Yesilay Dergisi-Eylul-944.Sayi-Televizyon - page 56

luk zamanımda haksızlık veya sıkılganlık gibi
bir kelime yoktu. Şimdi bir okula gidiyorsun, ço-
cukların hepsi sıkılıyorum diyor. Neden sıkılı-
yorlar, çünkü günlük yaşamlarının içi dolu değil.
Okulda çocuğun istemediği şeyler beynine yük-
leniyor. Okulda öğrendiğim şeyleri ben şimdi
günlük yaşantıda nerede kullanıyorum ki?
Gençlerin gelişimi ve sosyal sorumluluk sahibi olmaları
için ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?
Sosyal sorumluluk demek sosyal olmayı gerek-
tiren bir durumdur. Oturup, dinleyerek değil ya-
şayarak, halkı, insanları gezip görerek kazanı-
lacak bir duygudur. Ancak böyle yaparak sosyal
sorumluluk bilincine ulaşabilirsiniz. Avrupa’yı,
Amerika’yı gezmekle de sosyal olamazsın. Öyle
arkadaşlarım var ki Yozgat’tan öte tarafa geç-
memiş ama sorsanız Anadolu’yu biliyorum der-
ler. Kitaplardan okuyarak Anadolu öğrenilmez.
Biz ancak insan içinde yaşayarak, yabancı eli değ-
memiş kırsalı gidip görerek, o insanların mertli-
ğini, dürüstlüğünü, merhametli oluşlarını ve ha-
yata bakışlarını görerek Anadolu’yu öğrenebili-
riz. Sonra neyin sosyalliğinde proje üreteceksen
üretirsin. Sözüm ona bir sürü sosyal sorumluluk
projeleri adı altında faaliyetler düzenleyen der-
nekler var ama içi dolu değil. Ben her daim do-
ğaya giderim ama orada bir tek doğasever veya
hayvan sever bir insana rastlamadım.
Gençlerin bu konuda dikkat etmesi gerekenler neler?
Nasıl bir yol izlemeliler?
Gençlere şimdi bir örnek vereceğim, o örnekten
yola çıksınlar. Her ne kadar şimdi moda olsa da
ben para vererek tatil yapan veya bir otele gidip
para vererek karşılığında hizmet almayı seven
birisi değilim. Gençliğimde bir gün sırt çanta-
mı alıp bir köye gitmiştim. Rize’de Kaçkar Dağ-
larında bir yaylaya çıkmıştım ve orada bir evin
kapısını çalmıştım. Yaşlı bir çift açtı kapıyı, yaş-
lı amca buyur evlat, sen kimsin dedi, ben de
kendimi anlattım, sizin bu yaşantınıza çok öze-
niyorum ve burada zaman geçirmek istiyorum,
beni evinizde misafir eder misiniz dedim. Peki
dediler, beni evlerine aldılar ve ben on gün on-
ların evinde kaldım. Onların yediğini yedim, iç-
tiğini içtim, kültürlerini öğrendim. İnanır mısı-
nız, sabahın seher vaktinde kalkıp akşam gün
batımına kadar durmadan çalışırdık. Fiziksel
işlerinde onlara yardım ettim, gerektiğinde ba-
lık tutmaya gittik, tavuklarını yemledim, ora-
dayken hem yemek kültürlerini hem de yaşama
kültürlerini öğrendim. Beni de kendi çocukları
gibi çok sevdiler. Düşünün yani onlar bir odada
uyuyordu, ben de ayrı bir tarafta muhteşem bir
manzara eşliğinde uyuyordum. Ayrılırken göz-
lerimiz dolu dolu ayrıldık ve her sene onları zi-
yarete gittim. İnanın bana bir insana parayla bu
işleri, yaşama tarzını ve kültürü öğretemezsi-
niz. Para vermedim üstelik de para vererek git-
tiğiniz, hizmet aldığınız otellerde kimse size
böyle bir ilgi ve alaka göstermez. O yaşlı çiftin
yanında hem maddi hem de manevi anlamda
kendimi yetiştirdim. Şimdi ikisi de hayatta de-
ğiller ama yıllarca o çiftle arkadaş oldum.
Dervişlere bakın; ayrılırken birbirle-
rine Allah derdini eksik etmesin der-
ler. Derdi olmayanın işi de olmaz. Bir
derdin olacak ki çaba gösterip çözüm üretesin.
1...,46,47,48,49,50,51,52,53,54,55 57,58,59,60,61,62,63,64,65,66,...68
Powered by FlippingBook