Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  27 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 27 / 84 Next Page
Page Background

gören, güzel işler yapmaya çalışan,

kendiyle barışık biri hemde

bulunduğu sistemde yerini bilen,

Allah’la sıcak bir muhabbet içinde

olan ve elinden geldiğince iyi bir kul

olmaya çalışan biri olur.”

“EBEVEYNOLARAK

MÜKEMMELDEĞİLİZ

VEÇOCUKLARIMIZDA

OLAMAYACAK”

Günümüzde çocuk yetiştirirken

yapılan en büyük yanlışlıklardan

biri de birçok ebeveynin çocuk için

hazırladığı kusursuz ortam olsa

gerek. Atalar’a çocuğun yetişme

ve gelişim sürecinin dört dörtlük

olması iyi bir birey olabilmesi

için yeterli olur mu sorusunu

yönelttiğimizde çok net bir cevap

alıyoruz kendisinden: “Hayır!

Hatta tam tersi çocuğun yetişme

ve gelişim sürecinin, dört dörtlük

olmaması, iyi bir birey olmasına

katkı sağlar. Çünkü insan eksiktir,

hata yapma, yaptıklarından ders

alma ve sonrasında da bu hataların

yerine daha doğru olanları

yapmak için çaba gösterme fıtratı

üzerine yaratılmıştır. Bu eksiklik

kendini kimi zaman bedensel,

kimi zaman zihinsel, kimi zaman

da ruhsal olarak kendini gösterir.

Dolayısıyla mükemmel veya dört

dörtlük varlıklar değiliz. Ebeveyn

olarak da değiliz ve çocuklarımız

da olamayacak. Bizler bunu

kabul etmek ve çocuklarımız

için yeterince iyi bir ebeveyn

olmaya çaba göstermekle

yükümlüyüz. Üstelik

bu çabamız, çocuklarımız için

oldukça değerli bir hayat dersi olur.

Çocuk böylece, başkalarından

önce kendine ve hatalarına karşı

daha merhametli olmayı, hayatta

karşılaşacağı eksikliklerle baş

edebilmeyi ve bu eksikliklerin

sürekli devam etmeyeceğini, bir

kapı kapanıyorsa diğer kapının

da açılacağını, hayata yeniden

güçlü bir şekilde başlanabileceğini

öğrenir.”

Zeynep Temizer Atalar’ın

anlattıklarından bir çocuğun iyi bir

birey olabilmesi için ihtiyacı olan

en temel şeyin, onu koşulsuz seven,

eksikleriyle kabul eden, her zaman

değil, ihtiyacı olduğunda yanında

olan, zaman zaman düşse de

tamamen yıkılmayan ebeveynlere

sahip olması gerektiğini anlıyoruz.

MANEVİYATI YÜKSEK

BİREYLERYETİŞTİRMEK

MÜMKÜNMÜ?

Günümüzde ailelerin çocuklarının

maneviyatı yüksek bireyler olarak

yetiştirmelerininmümkün olup

olmadığı konusunda ise Atalar:

“Konuya ‘çocuğumanevi olarak

yetiştirmek’ kavramından başlamak

gerekir. Bu kavramın tanımı, bazı

ailelerce, sadece çocuğun güçlü bir

dini alt yapıya sahip olması, Kuran-ı

Kerim’i en iyi ve en kısa sürede

okuyabilmesi ve beş vakit namaz

kılması şeklinde algılanabiliyor.

Müslüman kimliğe sahip bir nesil

yetiştirilmek istendiğinde bu

meziyetlerin varlığının kıymeti

şüphesiz tartışılmaz fakat çoğu

zaman atladığımız konu, bir

çocuğun böyle bir kimliğe sahip

olabilmesi için bazı süreçlerden

geçmesi gerektiği. Türkiye’deki

eğitim sisteminin temellerini aldığı

önemli isimlerden biri olan Jean

Piaget, çocuktaki gelişim süreçlerini

0-2 yaş Duyusal Motor Dönem,

2-7 yaş İşlemÖncesi Dönem, 7-11

yaş Somut İşlemler Dönemi, 11 yaş

ve üzerini Soyut İşlemler Dönemi

olarak tanımlar. Yani özellikle okul

öncesi dönemde ailenin önceliği

dini eğitim olduğunda, Allah, din,

cennet, cehennem, günah, sevap

gibi soyut kavramların oldukça

ağırlıklı olarak verildiğinde bu, bir

çocuk için oldukça kafa karıştırıcı

olabiliyor. Çünkü bu dönemde

çocuk, soyut düşünebilme

kapasitesine sahip olmuyor.

“Çocuğun

yetişme ve gelişim

sürecinin, dört dörtlük

olmaması, iyi bir birey olmasına

katkı sağlar. Çünkü insan, eksiktir,

hata yapma, yaptıklarından ders alma

ve sonrasında da bu hataların yerine

daha doğru olanları yapmak için çaba

gösterme fıtratı üzerine yaratılmıştır.

Bu eksiklik kendini kimi zaman

bedensel, kimi zaman zihinsel,

kimi zaman da ruhsal olarak

gösterir.”

“Şehirleşme

süreciyle birlikte

kültürel aktarım belli oranda

yara almıştır. Bu süreçten din eğitimi

de nasibini almıştır diyebiliriz. İnsanoğlu

dini ve manevi alandan güncel hayatına dair

meselelerde cevaplar alabildiği takdirde bu

eğiliminin desteklendiğini düşünür ve bunu

gelecek nesillere aktarır. Şehirleşme sürecinde bu

zemin kaybolmuştur. Nesiller arasındaki

farklılıklar artmıştır. Bir önceki neslin dini bilgi

şeması yeni nesil uymamaktadır. Onların bir

yönüyle ilgi alanına girmemektedir. Ayrıca

bir sonraki nesil ebeveynin bir önceki

nesille olan ilişkisine şahit

olamamaktadır. “

UZ. PEDAGOG

ZEYNEP TEMİZER

ATALAR

DOÇ. DR.

ALİ AYTEN

KASIM 2017 27