

şekilleniyor ve kişi benliğini
besliyor. “Ben” duygusunun
kontrolüne giren birey ise
daha çok onaylanmak, daha
çok “beğeni” almak ve daha
çok alkışlanmak için çabalıyor.
Yani bir tür bağımlılık belirtisi
gösteriyor. Bu bağımlılık zamanla
narsistlik eğilimine kadar
ulaşabiliyor.
Sosyal medyada gerçekle sanal
arasındaki sınırların çizilmesi
neden önemli? Profil ve gerçek
kimlik arasındaki farkın kişide
yarattığı olası sonuçlar neler?
Bir yer düşünün ki; herkes
çok mutlu, çok güzel, çok iyi
işlere, evlere, arabalara sahip…
Sizce bu gerçeği ne kadar
yansıtıyor? Aslına bakılırsa
gerçeği yansıtmıyor; çünkü
sosyal medya bir illüzyondan
ibaret. Peki, bu illüzyonu kim
ortaya çıkarıyor? Tabii ki bizler!
Yukarıda bahsi geçen dürtülerin
de baskısıyla beğenilmek, takdir
ve onay görmek, ilgi çekmek
ve fark edilmek için yapıyor ve
gerçeklikten uzaklaşıyoruz. Yani,
gerçek ile sanal arasındaki sınırlar
ihlal edildiğinde ortaya çıkan
tablo tam olarak bu.
bir gerçeklik diyoruz; çünkü
iletişim sadece sözcüklerin
paylaşımı değildir. Gözlerin,
jestlerin ve mimiklerin emojilere
sığmayacak kadar derin
duyguları aktarma yoludur.
Kısacası, sosyalleşmek sadece
sözcük değiş-tokuşu değildir.
Bu durumun psikolojimize olan
etkisi ise yadsınamaz. Şöyle ki;
sosyal medya tüm hatlarıyla
gerçek bir mecra değildir. Sanal
bir gerçeklik, hatta gerçekliğin
sahte bir yansımasıdır. Orada
kurulan ilişkiler gerçek bir
zeminde gerçekleşmediği
gibi gerçekliği de tamamen
yansıtmamaktır. Gerçeklik ve
sanal dünya arasında sıkışıp
bocalıyoruz. Kimliksizleşiyor
ve merak duygusunun esaretine
kapılıyoruz. Bizi biz yapan
unsurlardan uzaklaştıkça
psikolojik olarak da erozyona
uğruyoruz.
Sosyal medyada takipçi
kazanmak, beğeni almak,
ilgi görmek bir nevi doyum
yaşatıyor. Bu durumun
kişide yarattığı etkiler neler?
Gelip geçici ve sanal olan
bu beğenilmek isteği nasıl
şekilleniyor ve psikolojimizi
nasıl etkiliyor?
Beğenilmek, arzulanmak, fark
edilmek, onaylanmak, değer
görmek… Tüm bu duygular
insan doğasının bir parçası.
Sosyal medya ise bu duyguların
maksimum düzeyde ortaya
çıktığı ve tatmin edilmeye
çalışıldığı kurgusal bir dünya.
Öyle ki, hayatın her anını
paylaştığımız sosyal medya
hesapları hayatımızın bir parçası
olmaktan ziyade artık hayatımızın
ta kendisi.
Onaylanmak, beğenilmek ve
buna paralel birçok dürtü sosyal
medya kullanımın artmasındaki
en büyük etken. Çünkü tüm
dürtüleri besleyen ve doyuma
ulaştıran en uygun alan sosyal
medya. Bu dürtüler gerçek
olmayan sanal bir dünyada
AŞIRI SOSYAL MEDYA KULLANIMININ
YOL AÇTIĞI SOYUTLANMA BEYNE ETKİ
EDEN HORMONLARI ZAYIFLATIYOR
VE
BU KİŞİLERDE YÜKSEK ORANDA
STRES, SALDIRGANLIK VE ANKSİYETE
GÖRÜLÜYOR.
KASIM 2017 49