Yeşilay Dergisi-Ağustos-955.Sayı-Aile İçi İletişim - page 6

Bir mübarek Ramazan ayı daha bayrama
evrilirken, Yeşilay Dergimizin yeni sayısıy-
la karşınızdayız. Bu sayımızda, “bağımlılı-
ğı önlemede aile içi iletişimin rolü ve önemi”
ana konumuzu teşkil ediyor. Ailenin önemi-
ne dair hepimizin söyleyeceği şeyler oldu-
ğu muhakkaktır. Ailenin toplumun teme-
li olduğu, iyi ve güzel davranışların aileden
kazanıldığı ve sağlıklı nesillerin ve yarınla-
rın mimarının aile olduğu hepimizin ortak
kanaatidir. Bu sebeple gerek toplum, gerek
devlet aileye bu sorumluluğu yüklerken be-
raberinde belirli imtiyazlar da tanımıştır.
Bugün dünya üzerinde aile kurumunun
yapısı ve almakta olduğu şekille ilgili ciddi
şikâyetler vardır. Özellikle gelişmiş batılı ül-
kelere baktığımız zaman, birçoğunun bizim
için akla dahi gelmeyecek bir yapıya bürün-
düğü görülecektir. Modern dünyanın insan
anlayışı, şehir ve metropolün getirdiği iliş-
ki biçimleri, iyice küçülen aile kavramı, öz-
gürlük anlayışı ve insani ilişkiler zemininin
kaybolması gibi bir düzine şikâyet sıralana-
bilir. Bazı Avrupa ülkelerinde yalnız yaşayan
insan oranlarının (1996’da 153 milyon yal-
nız yaşayan insan sayısı 2011’de 277 milyona
yükseldi. Son 15 yılda dünyada yalnız yaşa-
yanların oranı yüzde 55 arttı) ürkütücü bo-
yutlara ulaşması, evlilik yaşının ciddi oran-
larda yükselmesi, boşanma oranlarındaki
korkunç artış aileye yüklenen misyonu or-
tadan kaldırmaya başlamıştır. Yalnızlaşan
birey, bu yalnızlığı telafi için değişik yollara
başvurmakta, toplum ve insanlık için prob-
lemli olan işlere kolayca bulaşmaktadır. Bu
da kötü alışkanlıkların artmasına sebep ol-
makta ve ardından çığ gibi büyüyen prob-
lemlerin başlamasına yol açmaktadır.
Çok açıktır ki, düzenli bir ailede yeti-
şen ve sağlıklı bir aile hayatı olan kimselerin
kötü alışkanlıklar edinme oranları diğerle-
rine göre oldukça düşüktür. Bu yüzden kötü
alışkanlıklarla mücadele etmede en önem-
li aşama olan önleyici, koruyucu tedbirler
bağlamında aile baş aktör olarak karşımı-
za çıkmaktadır. Burada bizim doğrudan il-
gilendiğimiz iki husus vardır. Birincisi kö-
tülüğü engelleme adına kötülüğe vesile olan
yolları da engelleme mecburiyeti; ikincisi ise
ailede verilen eğitimin ve kurulan iletişimin
kötü alışkanlıkları engelleyici bir mahiyet-
te olması. Her iki durumda da karşımıza bir
sürü yapısal sorun çıkmakta ve tek başımı-
za üstesinden gelemeyeceğimiz devasa
sorunlar baş göstermektedir.
İlk olarak insanların “yalnız in-
san” olma hususunda yaptıkları ter-
cihleri engelleyecek psikolojik ve sos-
yolojik tedbirlere destek olmamız icap
eder. Şu çok açıktır ki, bir ev yerine iki
ev olursa, bu iki ayrı tüketim demektir.
Bu durumda ilk olarak tüketim endüst-
risinin ve kapitalizmin bu sistemi teş-
vik ettiğini görmemiz gerekir. Özellikle
medya ve sanat dünyası aracılı-
ğıyla pohpohlanan bu yapı,
özgürlük ve kendi ayakla-
rı üzerinde durma gibi ar-
gümanlarla birleştirile-
rek paylaşma, dayanış-
ma, başkası için yaşa-
ma gibi insanı insan
yapan değerlerin
karşısına yer-
leştirilmektedir.
Eğitim sistemi-
nin ve iş dünya-
sının öncelikle-
rinin değişmesiy-
le birlikte evlenme
yaşındaki gerileme ve her-
kesin kendini farklı bir birey
olarak konumlandırdıktan
sonra aile kurmaya me-
BAŞYAZI
Güçlü ailenin gölgesinde
güzellikler yeşerir
1,2,3,4,5 7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,...68
Powered by FlippingBook