Modern bir hastalık: Tüketime Bağımlılık - page 8

Modern bir hastalık: Tüketime Bağımlılık
Hayatı rıza için yaşamaya teşvik eden tasavvuf öğretisi-
nin pek çok kaidesinin yanında şu üç prensip de özellikle
dikkatleri çeker: Az yemek, az konuşmak, az uyumak.
Günümüzde bu prensipleri sağlık otoriteleri de bilimsel
metotlarla destekleyip çokça dile getirmekteler. Ne de
olsa aklın yolu bir! Burada önemli bir nokta da çağların
farklı olması. Hayatı kolaylaştırıp, bizi hızlandırdığını dü-
şündüğümüz teknoloji ile birlikte aslında tembelleşme-
miz ve makinesiz hiçbir şey yapamayan konuma gelişi-
miz, teknolojinin bize ‘nasıl fayda sağladığını’ düşündür-
mesi gereken önemli bir mesele… Hakikaten çağ mı atla-
dık, -az bir zamanda çok iş yaptığımızı düşünürsek- çok
mu çalışkanız, yoksa topraktan uzaklaştığımız müddetçe
ruhen gerilemeye mi başladık?
Gerektiğince tüketmek, konuşmak ve uyumak bizi zor-
lamaya başladı. Çünkü her yer rekabet. “Bir kelime daha
söylemezsem beni ezecekler; uyumamalıyım, çok ça-
lışmalıyım, aksi takdirde başarılı olamam!” Ölçütlerimiz
ve önceliklerimiz çok değişti. Tüketime odaklı günlük
planlamalarımız, yaşam tarzımız oldu. Belli bir disipline
zaten giremiyoruz; çünkü disipline teslim olmak özgür-
lüğümüze kelepçe. Modernizm ve kapitalizmin “özgür
ol, istediğin kadar hatta daha fazlasını tüket, tatile gidip
dinlenmek için de bütün yıl boyunca gece gündüz çalış!
İşte budur hayat, budur başarı!?” dikteleri, insanları in-
sanlıktan çıkarır bir hale geldi.
Tüketiyoruz; öylesine tüketiyoruz ki bütün insanlık ge-
celi gündüzlü sürekli çılgınca üretmek zorunda kalıyoruz.
Tabiî ki daha çok tüketmek, daha konforlu yaşamak ve
daha çok haz almak adına. Kapitalizm, serbest piyasa,
makineleşme, teknolojik devrimler… Hepsi bizim bit-
mez tükenmez iştahımızı doyurmak için çabalıyor veya
biz öyle zannediyoruz, ettiriliyoruz. Bu yüzden insanlığı,
insanlık tarihini de bu gözle okuyor ve tasnif ediyoruz.
Bizden öncekileri ve daha uzağa gitmeden geçmişimizi,
dünümüzü beğenmiyoruz. Daha çok nasıl üretiriz, daha
rahat nasıl yaşarız çabasının peşindeyiz ve bu çabamız
bizi öyle noktalara götürüyor ki, ne olup bitenlere dönüp
bakabiliyoruz, ne de bize zararı dokunmayan şeyleri cid-
diye alıyoruz… Kitle iletişim araçları bizi kolayca bilgiye,
habere ulaştırırken biz giderek duyarsız ve umarsız olu-
yoruz beyazcamın karşısında…
Modern çarka ayak uydurmakla birlikte fıtrattan da
uzaklaştığımız için bunalımlarımız başlıyor. Modern insa-
nın bunalımlarını anlatmak için, şehir hayatı, yalnızlaşan
insan, konfor, zevk, eğlence ve haz ile bunları elde etme
arasına sıkışmış benlik gibi birçok tanımlama getirebili-
riz. Fakat hiçbiri bunları anlatmaya yetmez. Her gün sa-
atlerce reklama maruz kalıyoruz; televizyonda, sokakta,
çalıştığımız masada, bilgisayarda, cep telefonumuzda,
konuştuğumuz insanın üzerinde… Galiba sadece uyur-
ken kurtulabiliyoruz… Uyanıkken zaten onlar bizi uyutu-
yorlar. Hepimizi, tüketen makinelere dönüştürmüş du-
rumdalar… Tek-tip ekmek yiyen, doymadan kalkmayı bir
erdem bilen insanlar bizim büyüklerimiz değiller miydi?
The Boston Consulting Group (BCG)’un hazırladığı “Lük-
sün Yeni Dünyası” raporuna göre dünyada Lüks Pazarı
bir trilyon euro’ya ulaşmış ve artık bu pazarda Türkiye
de hatırı sayılır bir şekilde yer alıyor. Makro planda eko-
nomimizin gelişmesi, insanların alım gücünün artmasıyla
B A Ş Y A Z I
yesilay.org.tr
6
YEŞiLAY
EKİM 2014
1,2,3,4,5,6,7 9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,...88
Powered by FlippingBook