Yeşilay Dergisi-Haziran-2013-953.Sayı-Maddenin Esiri Olmadan Özgürce Yaşayın - page 7

kalayan devlet konumundayız. Bu par-
lak tabloya rağmen genel tablo iç karar-
tıcıdır ve maalesef çok daha fazla çaba-
ya ve mesaiye vakit ayırmak gerekmekte-
dir. Devletin satıcı ile kullanıcıyı ayırması
genel algı için ve uyuşturucuyla mücadele
için ne tür sonuçlar vermektedir? Bunun
hala ciddi şekilde analiz edilmediği orta-
dadır. Özellikle bu çerçevede yapılan ka-
nuni düzenlemelerin kamuoyu ve genç-
ler üzerinde ne tür bir etki bıraktığının in-
celemeye değer olduğu ortadadır. Medya-
tik figürlerin günlerce televizyon ekranla-
rında yer alan uyuşturucu operasyonla-
rı neticesinde hiçbir şey olmamış gibi tek-
rar ekranlarda boy göstermeleri kamuoyu
ve gençler üzerindeki algıyı etkileyen en
önemli unsurlardan biridir. Medyanın ba-
ğımlılık endüstrisinin her türüyle olan ya-
kın ilişkileri mücadelenin en zayıf halka-
sını oluşturmaktadır. Medyatik figürlerin
uyuşturucu ile münasebeti ve sonrasın-
daki pazarlanma şekli gençlerin zihninde
meşruiyet aracına dönüşmektedir.
Koruyucu hekimlik gibi “bağımlılık-
tan koruyuculuk” anlayışının gelişmesi
gerekir. Uyuşturucu ile mücadele bilindi-
ği gibi iki kısma ayrılır. Birincisi başlama-
nın engellenmesi, ikincisi başlamış olan-
ların kurtarılması… Bağımlılığa müpte-
la olmadan önce yapılacaklar, sonrasın-
da yapılanlardan çok daha acil ve hayati-
dir. Çünkü başlamış olanın durumu daha
çok klinik süreçler ile ilgilidir. Öte yandan;
toplumsal sorunların kaynakları ile ilgili
söylenebilecek birçok şey, uyuşturucu ba-
ğımlılığının sebepleri arasında zikredile-
bilir: Şehir hayatı, yalnızlaşan insan ve öz-
gürlük arayışı, tatminsizlik, eğlence sek-
törü gibi etkenler kişileri bu girdabın içi-
ne sokmaktadır. Bu sorunların hepsiyle
mücadele etmek, bunlara çözümbulmak
ütopik olduğu için daha pratik olarak ya-
pılacaklar üzerine yoğunlaşmak gerekir.
Öncelikle bütün problemlerimizde çı-
kış yolu olarak gördüğümüz eğitimme-
selesi, bumeselede de bizi ilk karşılayan
gerçektir. Özellikle hap kullanımının or-
taöğretimden ilköğretime kadar düştü-
ğü bir ortamda bu iş, sadece belli dersler-
de ve belli haftalarda birçoğu ilgiden uzak
ortamlarda gerçekleşen organizasyon-
larla çözülemez. Sağlıklı bir işbirliğiyle,
hâlihazırda bazı yerlerde yapılmakta olan
Emniyet Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakan-
lığı ve Milli EğitimBakanlığı’nın işbirli-
ği ile okullarda mutlaka bulunması gere-
ken Yeşilay gönüllülerinin organizasyo-
nuyla ciddi toplantıların düzenlenmesi…
Ailelerle işbirliğine gidilerek çocuğun cid-
di manevî ve ahlakî bir eğitim almasının
temin edilmesi gerekir. Bağımlılığı engel-
lemenin en kolay yolu genci yüksek ide-
allere ve fikirlere bağlamak, başkaları için
yaşamayı öğretmektir. Bu kültürü bü-
tün toplum sathına yaymak en önemli va-
zifemiz ve tek kurtuluş yolumuzdur. Bu-
nun önüne geçmek için ailelerin çocukla-
rını başarı ve maddi kaygıların ön planda
olduğu bir eğitime yönlendirmek yerine,
hayata ve zorluklarına karşı dirençli ola-
cak şekilde yetiştirilmelerini teşvik etme-
leri gerekmektedir. Bütün hayat kurgu-
su başarı ve başarının getirdikleri üzerine
bina edilen gençler ya baştan bu beklenti-
lere tepki vererek ailenin ve çevrenin yön-
lendirmesinden çıkıyorlar, ya da bu başarı
koşusunun bir yerinde geri kaldıklarında
teselli olarak geçici zevkler ve unutkanlık-
lar veren bumaddelere yöneliyorlar.
İkinci olarak bağımlılık endüstrisi-
nin en çok istismar ettiği alanlardan biri
olan eğlence kültürü ve bunun araçlarının
kolay ulaşılabilir olması. Bağımlılık en-
düstrisi bunu çok iyi becerdiği için hemen
konu gençlerin özgürlüğüne intikal edi-
veriyor ve bu kültürün zararlarına odak-
lanmış herkes de bu gençlerin zihnin-
de baskıcı, zorba pozisyonuna düşüveri-
yor. Artık bütünmesaisini onlara harca-
yan aileleri, okulları, öğretmenleri, emni-
yet mensupları gençlerin özgürlüğünü el-
lerinden almak için işbirliği yapan umacı-
lara dönüveriyor. İşte bu noktadan sonra
ergenlik psikolojisinden yeni kurtulmuş
gençlerimiz hemkarşılaştıkları problem-
leri unutmak, hembüyüklerinden inti-
kam almak, hemde genç ve özgür olma-
nın hazzını yaşayabilmek için uyuşturu-
cunun kollarına kendilerini bırakıyorlar.
Bu sebeple özellikle emniyet kuvvetleri-
nin gençlerin eğlenmesi adı altında dü-
zenlenen etkinliklere, gençlerin çokça git-
tikleri mekânlara ayrı bir dikkat göster-
meleri gerekiyor. Bir diğer husus da ka-
muoyu oluşturulması. Bunun en önem-
li ayağını medya oluşturuyor. Öyle veya
böyle ortada bir gerçek var. Gözleriyle dü-
şünen ve gözleriyle yaşayan bir milletiz.
Okuma oranıyla TV izleme arasında ters
orantı var. Zaten “kalabalıklar, gözleriyle
düşünürler” demişler. Bu yüzdenmedya-
da, özellikle toplumun severek takip etti-
ği yapımlarda bumeselenin işlenmesi ge-
rekmektedir. Bu konuya hasredilen kamu
spotlarının prime time saatlerinde yayın-
lanması da mutlaka sağlanmalıdır.
Türkiye’de birçok tartışma özgürlük
meselesi etrafında dönüyor. İki yüz yıl var
ki bütün güzel şeyler bu kelimenin etra-
fında yer alıyor. Namık Kemal bunumıs-
ralara bile dökmüş: “Ne efsunkâr imişsin
ah ey didâr-ı hürriyet / Esîr-i aşkın olduk
gerçi kurtulduk esâretten”
Güzel bir hayali olan herkes özgür-
lüğün kapısından geçiyor. Bunlar güzel
şeyler. Fakat oturup düşünmenin vak-
ti değil mi? Daha iyi bir dünyada mı yaşı-
yoruz? Daha az suçun, daha az ölümün,
daha az bağımlılığın olduğu bir dünya
mı bu? Özgürlüğün peşinde koşmakla,
her adımda onu dillendirmekle gençle-
rimiz, toplumumuz daha özgür ve üret-
ken bireyler olabilmiş mi? … O zaman bir
şeyler yanlış gidiyor ve bu gidiş gidiş de-
ğil! Bu kadar çok insan kendini uyuş-
turmak zorunda hissediyorsa, bu sadece
bir maddeye bağımlılık meselesi değil-
dir ve sadece polisiye tedbirlerle bununla
mücadele ederek çözülecek değildir. Ba-
ğımlılık sorununu çok daha bütüncül ve
kapsayıcı bir bakış açısıyla değerlendir-
mek ve rol alıcıların hepsinin aktif bir iş-
birliğine ihtiyaç olsa gerek!
PROF. DR. M.İHSAN KARAMAN
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı
1,2,3,4,5,6 8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,...76
Powered by FlippingBook