Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  81 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 81 / 84 Next Page
Page Background

Son zamanlarda cemiyette tebellür eden (beliren) ve yer tutan

bir sınıf gençlik görülüyor. İdmancılar. Bu temiz yolun azim-

kâr yolcuları şüphesiz ki gençliğin en nezih bir tabakasını işgal

ediyorlar. Filhakika genç bir dimağı muayyen bir gaye peşinde

muntazam bir say ile koşturan idmanın yeni nesillerimizde te-

min edildiği nezahet ve doğruluk gayr-ı kabil-i inkârdır. Sefih

ve sefil emellerden uzak, muntazam bir cemiyet ve arkadaşlık

hayatı, iyi gıda, suiistimallerden tevakki gibi idmancılık vasıfları

o gencin vücudu ve ruhunu inceden inceye işleyen ve yüksel-

ten birer amil oluyor. Mücadeleye hazırlanan iki rakip boksörün

oyuna başlayan iki futbol takım kaptanının el sıkarak başlayıp

yine öyle bitirdikleri müsabakaların ruhundaki kardeşlik ve in-

celiği takdir etmemek kabil değildir. Böyle bir terbiye gençlik

ruhunu hayat mücadelesinde de şahsi kin ve garezlerden ma-

sun, cemi gayeler ve ideal sahibi kılıyor. Siyasi ve ilmi mücade-

lelerinde de asil ve mert oluyorlar. Şüphesiz bazı alil ruhlular

burada istisna teşkil ederler. Ve aksarlar. Zaten bunlar asosyal

bir takım ahlak aptallarıdır. Yerleri cemiyet-i beşeriye sıraları

değil aslen hastaneler, bimarhanelerdir.

Maalesef memleketimizde son zamanlarda idmancı hayatına

hariçten yabancı ve muzır bir takım sesler karışmaya başla-

dı. Tıpkı tiyatro münekkitlerindeki velüt-i mebzuliyet gibi her

gazete ve mecmuada birer spor münekkit ve muharriri belirdi.

Ekserisi sporcu ruhundan ziyade gazeteci zihniyeti taşıyan bu

kalemlerden idman hayatımızın beklediği faydalar yerine pek

nahoş zararlar hâsıl olmaya başladı. Sırf gazete sürümünü ve

mensup olduğu kulübün propagandasını düşünen muharrirler

enmühimolanmemleketin umum idmancılığını ihmal ediyorlar.

İdmancılarda şahsi hırslar tevlit ve onları nezih bir müsabaka-

dan ziyade adi bir kavgaya teşvik ediyorlardı. Aynı tesir seyirci

kitlesinde de hasıl oluyor. Bilfarz bir futbol meydanı boğuşmak,

didişmek isteyen insanların bir meşheri haline kani alıyordu.

Bunun pek feci bir misalini geçen Türkiye turnuvasındaki Fe-

nerbahçe-Galatasaray maçıdır. Eski Romalılar zamanındaki

gladyatörlerin dövüşü şüphesiz daha hun-rizane değildi. Za-

vallı futbolcular belli ki daha müsabakadan aylarca evvel ta-

raftarlarının zehir-nak ve ihtiras-alut teşvikleriyle dolmuş “kır,

ye …” diye bağıran, çırpınan seyircilere tıpkı “Sezar! Senin için

ölenlerin son selamını kabul et!” diye feryat eden eski Romalı

pehlivanlar gibi ümitsiz nazarlar fırlatarak oyuna, daha doğru-

su boğuşmaya başladılar. Aman Ya Rabbi o ne Kerbela’ydı! Be

arslan… Kır yavuz! diye bağrışıyorlardı. Kendisi gibi bir idman-

cı kardeş değil mi? Ne elim hal… Halk da uyanan behimi heye-

candan ne kadar olsa idmancılar da müteessir oluyor. Asabı

gerilen gençler oyunu curcunaya çeviriyorlardı. Yine şayan-ı

şükürdür ki birbirlerini parçalamaya teşvik eden muhitlerindeki

havayı kin ve ihtirastan mümkün mertebe beri kaldılar. Ya ta-

raftarlarına uysalar ve birbirlerini kırıp yeselerdi! Boğa dövüşü

seyircilerinin zihniyetini bir an takınan bu temaşakerlerin çirkin

nümayişlerinde ihtirası alevleyen spor tenkitlerinin pek büyük

mesuliyeti vardır.

Hilal-i Ahdar, 13 Mayıs 1341 (1925), C.1, No: 7 S:53

İDMANCI RUHU VE SPOR

MUHARRİRLERİ

yesilay.org.tr

81

YEŞiLAY

ŞUBAT 2016