kültür
Yeşilay
54
PAF takımında oynamaya başladım.
Aynı süreçte Açık Öğretim İşletme
bölümünü kazandım ama yürümedi.
Daha sonra 3. Lig’deki Burdurgücü’ne
geçtim. Burdurgücü’nden bir yıl sonra
da Antalyaspor’a transfer oldum ve
profesyonel kariyerim başlamış oldu.
Fenerbahçe'nin efsane
isimlerindendiniz ve futbol tarihine
isminizi altın harflerle yazdırdınız.
Fenerbahçe’yle yolunuz nasıl kesişti?
Ben Antalyaspor’dayken Ümit Milli
Takımda oynuyordum. Oradaki
başarım İstanbul’daki üç büyüklerin
dikkatini çekti. İlk olarak Beşiktaş ile
oturup görüştük ve anlaştık; ancak
ben bir kaza geçirdim ve Beşiktaş
transferim gerçekleşmedi. Bunun
sebebi de futbol hayatımın bitmiş
olabileceği yönündeki şüphelerdi.
Futbola geri döndükten sonra
Fenerbahçe’den teklif aldım. O
dönemin başkanı rahmetli Güven
Sazak idi. Beni Fenerbahçe’ye almaya
gelenler ise Ömer Çavuşoğlu ve Cemil
Turan idi. Fenerbahçe beni istediği
zaman Antalyaspor’un Başkanı Hasan
Subaşı beni Fenerbahçe’ye vermeyi
kabul etti. Ancak o sene Antalyaspor
alt ligde şampiyonluğa oynuyordu.
Hasan Subaşı benim bir yıl daha
Antalyaspor’da kiralık olarak kalmam
koşuluyla Fenerbahçe’ye transferime
onay verdi.
Sanırım eşinizle tanışmanız da
Fenerbahçe ile yolunuzun
kesiştiği dönemlere denk geliyor.
Türkiye'nin “en uyumlu çifti”
olarak gösteriliyorsunuz. Bu size
ne ifade ediyor?
Evet o dönemlerde tanıştık, daha
sonra o Antalya’da ben İstanbul’da
olduğum için iki sene birbirimizden
uzak kaldık. O iki senenin sonunda
da evlendik. Ben eşimi o süreçte iki
kez gördüm. Biri tanıştığımda diğeri
de iki sene sonra onu gördüğümde
evlenme teklifi ederken.
“HAYAT RİTMİMİZ UYUMLU
OLDUĞU İÇİN EVLİLİĞİMİZ DE
UYUMLU”
Eşinize nasıl evlenme teklifi ettiniz?
İlginç olacak ama ben telefonda
evlenme teklif ettim. İkinci
görüşmemizdi; o kadar çok ısrar
ettim ki görüşmek için artık kabul
etti. Antalya’ya gittim, buluştuk.
Bir akşam Antalyaspor’dan
kaptanımız Adnan Abi ve eşiyle
birlikte yemeğe gittik. Orada zaten
söz yüzüklerini taktık. Hayat
ritmimiz uyumlu olduğu için
evliliğimiz de uyumlu oldu.
Sizinle ilgili araştırma yaparken
“Antalya'dan İstanbul'a geldiğimde
çok korkmuştum." dediğinizi
okudum. Aynı his İstanbul'dan
Barcelona'ya gittiğinizde de
oldu mu?
Yok hayır, öyle bir duygu yaşamadım.
Bunun en büyük nedeni de
Barcelona’ya gittiğim zaman oradaki
takım arkadaşlarımın beni tanıyor
oluşuydu. “Türk Milli Takımı’nın
kalecisi Rüştü” olarak biliniyordum.
O dönemin başkan adayı Laporta,
beni ve Ronaldinho’yu başkanlık
vaadi olarak göstermişti. Son derece
güzel karşılandım. Tecrübeliydim,
bana bakış açıları çok olumluydu.
Takım arkadaşlarımın çok desteğini
gördüm.
Barcelona’da en çok kiminle
yakındınız?
Carles Puyol, ve Luis Enrique
bana çok yakınlık gösterdiler. O
dönemde biri kaptan, biri kaptan
adayıydı. Onun dışında Kluivert,
Reiziger, Overmars, Ronaldinho…
Herkes tarafından iyi karşılandım
diyebilirim. Hâlâ da bu arkadaşlarla
iletişim halindeyiz.
İlk maçınızı hatırlıyor musunuz?
Barcelona’daki hangi maçtı?
Neler hissettiniz?
İlk maç Espanyol maçıydı. Katalan
derbisiydi. Yanlış hatırlamıyorsam
Espanyol’un sahasında maçı 3-1
kazanmıştık. O benim hem ilk
maçımdı, hem de ilk İspanyolca
röportaj verdiğim maçtı.
Barcelona dönemindeki
hayatınız nasıldı? Aileniz de
sizinle beraber miydi?
Eşim ve kızım da geldi. Yaklaşık
2-3 ay otelde yaşadık; daha sonra
eve yerleştik. İlk gittiğimiz günden
itibaren bize çok yardımcı oldular, hiç
yabancılık çekmedik.
Yakın zamana gelecek olursak,
gerçekten de herkesin yüreklerini
ağzına getiren, sizi seven birçok
kişinin sizin için günlerce dua
Doktorlarımın bana verdiği destek ve moralle
birlikte uyguladıkları yoğun tedavi çok
önemliydi. Yerinde müdahaleler yaptılar,
özellikle ilk altı gün hassas hareket ettiler.
Yedinci gün ateş ortadan kalktı. Uyuyabilmeye, yediklerimden
tat almaya başladım.