Yeşilay Dergisi-Kasım-946.Sayı-Bağımlılıklar ve Eğitim - page 6

Türkiye’nin temel meselelerinin başında eği-
tim geliyor. Türkiye’de meydana gelen herhan-
gi bir aksaklık eninde sonunda eğitimmesele-
sine gelip dayanıyor ve taraflar bir şekilde me-
selenin eğitimle alakalı olduğunu ifade ve iti-
rafla işin içinden sıyrılıyorlar. Son zamanlar-
da sıkça duyduğumuz “insan kalitesi”, “yetiş-
miş insan” gibi şikâyet mevzuları hep aynı sar-
mala dolanıyor. Sonunda milletçe aynı şeyden
şikâyet ediyoruz: “Yetişmiş insanımız yok” ya
da “insan yetiştirmeyi bilmiyoruz”…
İnsan yetiştirmeden kastımız aslında terbiye ve
eğitim. Bundan da hedeflenen, memleketin ge-
leceğine sahip çıkacak ve Türkiye’de belli bir “in-
san kalitesi”ni tutturacak nesil yetiştirmek ve
buna bir süreklilik kazandırmak. Çünkü uzun va-
deli her düşünce ve planın gelip dayandığı yer ye-
tişmiş insan. Bu sürece etki eden birçok faktö-
rün olduğunu hepimiz biliyoruz. Hatta bu süre-
cin bir noktada değişmez ve değiştirilemezlerini
kabul edip bunlar üzerinden çözüm arıyoruz. Ço-
cuklara belli bir beceri kazandırmak için verilen
oyun hamuru gibi elimize gelen bu nesli belli bir
şekle sokma konusunda çaba sarf ediyoruz. Fa-
kat bu uğraş esnasında sağdan soldan farklı eller
bu sürece müdahil oluyor.
“Bağımlılık” bu eğitim sürecinde uğraşılma-
sı gereken temel meselelerden biri. Ama eğitimin
ana meselesi değil. Ana meseleyi doğrudan etki-
leyen bir engel. Eğitimin sadece tek bir elden çık-
ma gibi bir lüksü yok. Birçok farklı aktörün dahil
olduğu bu süreçten sağlıklı neticeler elde etmek
ancak bu aktörlerin katkısıyla mümkün olacak-
tır. O yüzden bu aktörleri tek tek ele almak ve so-
rumluluk alanlarını belirlemek, negatif etkilerini
en aza indirmek için bir çaba içine girmek ya da iş-
birliğine gitmek önceliğimiz olmalıdır. Aile başta
olmak üzere, okul, çevre, medya ve devlet organ-
ları bu etkinin en önemli belirleyicileridir. Haddiza-
tında bu kurumların kendi içlerinde ve kendi mis-
yonlarında meydana gelen değişiklikler ve bozuk-
luklar, bırakın bunların bağımlılıklamücadele et-
mesini, aksine bunları mücadele edilmesi gereken
aktörlere dönüştürüyor.
Mesela aile kurumunun terbiye ve eğitim-
deki rolünü konuşmak yerine, aile kurumundaki
aksaklıklardan doğan problemlerin, bağımlılığın
ana nedeni haline geldiği gerçeğiyle yüzleşmek
zorunda kalıyoruz. Klasik aile kurumumuzun ve
aile içi ilişkilerimizin bağımlılık dahil birçok prob-
lemi ortaya çıkmadan çözmüş olduğunu psiko-
loglarımız, psikiyatristlerimiz ve sosyologla-
rımız dile getirmektedirler. Şimdi ise; ar-
tan boşanma oranları, aile içi iletişimin
zayıflaması, aile içi geçimsizlik, değer
üreten mekanizmaların felce uğraması,
bireyselliği kutsayan bir yetiştirme tarzı
genç bireyi kolaylıkla bağımlılığa itmek-
tedir. Kurtarıcı olması beklenen ailenin
bireyi kurban seçmesi yeni durumun en
belirgin resmidir. Bu durumda aile kuru-
mundaki bozukluktan kaynaklanan olum-
suz etkiler, mücadele edilmesi gereken
etkenlerin başında yer alıyor.
Bağımlılığın önlenmesi
için işbirliği yapılabilecek di-
ğer bir yapı, modern dünyada
bireyin kişiliğinin şekillen-
mesinde aile kadar ve bel-
ki de çok daha fazla et-
kili olanmedya ve in-
ternettir. Bu unsu-
ra baktığımızda
ise, aynı zaman-
da karşımızda
bağımlılığın en
önemli müseb-
bibini buluruz.
“Kitle iletişim araç-
ları vasıtasıyla yapılacak bir
seferberliğinmedyanın ve in-
ternetinmevcut yapısından
BAŞYAZI
Gidilecek yolumuz,
gerçekleştirilecek umudumuz var
1,2,3,4,5 7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,...64
Powered by FlippingBook