

Bir Pazar günü, odamın
penceresinden bakıyordum.
Bahçedeki çınar ağacı, tüm
yapraklarını dökmüştü.
Adeta paltosuz sokağa
çıkmış çok yaşlı biri gibi
görünüyordu. Dallarında tek
bir yaprak bile yoktu. Öyle
ki yan apartmanın çatısını
tamamen görebiliyordum.
Çatıdaki bacanın dibinde
kuru yaprakların arasında,
üzerinde kahverengi benekler
olan oval iki nesne fark ettim.
Ne olduklarını anlayamadım.
Ertesi gün okuldan gelmiş,
dinleniyordum ki martıların
çığlıklarıyla yerimden fırladım.
Bir martı garip nesnelerin
etrafında yürüyor, çığlık atıp
duruyordu. Derken martı
garip nesnelere yaklaştı ve
üzerlerine oturdu. Tıpkı bir
tavuğun kuluçkaya yattığında
yaptığı hareketleri yapıyordu.
Sonunda neler olduğunu
anladım. Garip nesneler, martı
yumurtalarıydı.
O günden sonra
gözlemlemeye devam ettim.
Gözlemlerimi bir deftere
kaydediyordum. Çınar
ağacının dibine yiyecek
koymaya başladım. Anne kuş,
niyetimi anlamıştı, ağacın
altına gelip yiyecekleri yemeye
başladı.
Aradan dört hafta geçmişti.
Bir Pazar sabahı, garip
yumurtaların kırılmış
olduğunu fark ettim.
Kahverengi benekli,
grimsi yavrular oldukça
garip görünüyorlardı.
Aslında martıya hiç mi hiç
benzemiyorlardı. Annelerinin
onları nasıl beslediğini
seyrettim. Isınmak için
birbirlerine sokulmalarını...
Zaman içerisinde öyle hızlı
gelişiyor ve değişiyorlardı ki!
Gözlem defterim giderek
doluyordu. Bir ay sonra
kanat çırpmaya başladılar.
Bir süre sonra da anneleriyle
birlikte uçma denemeleri
yapmaya... Onları izlemek çok
heyecan vericiydi. İçlerinden
biri uçmayı başardı, diğeri
de çabalıyordu. Deniyor,
başaramayınca biraz daha
fazla kanat çırpıyordu.
Öğrenmek için daha da çok
uğraşıyordu. Çok geçmeden
uçmayı başardı.
YAZAN: GÜL NİNE’NİN TORUNU CAN
KUŞLARIN
KANATLARINDAN
BANA KALAN
26
Mavi Kırlangıç - Aralık