

Uzak diyarların birinde yıllar yıllar önce
Bir talebe, uzun uzun yollara koyulmuş
Derelerden, tepelerden aşmış; yürümüş günlerce
Nihayet “medrese”ye ulaşmış
Medrese birçok ilim öğreneceği bir “okul”muş
Matematik, fen, astronomi, edebiyat, felsefe...
Öğrenebilecekleri sonsuzmuş
Hocaları çok severmiş bu talebenin huyunu, suyunu
Ancak çözemiyorlarmış bir türlü sorununu
Çok istese de dersleri kolayca anlayamıyormuş
Arkadaşları sular seller gibi öğrenirken
Bizim talebe, kaplumbağa hızıyla kavrayabiliyormuş
Her ne kadar hocaları anlayış gösterse de
O, dert ediyormuş içten içe
Düşünmüş, taşınmış, bir karara varmış:
“Medreseden ayrılıp yurduma, yuvama döneyim en iyisi
Hocalarımı da yormamış olurum,
Benden iyi bir talebe olmayacak belli ki”
Diyerek bir sabah erken çantasını alıp koyulmuş yola
İkindi üzeri yorgun düşüp mola vermiş bir mağara ağzında
Mağaranın içinden akan küçük bir dere varmış
Azığını açıp karnını doyurmuş; su içip ferahlamış
Biraz kestirmek için girmiş mağaranın içine
Öyle bir manzara ile karşılaşmış ki
Şaşırıp kalmış; bilememiş ne düşüneceğini
Hiçbir hoca veremezmiş ona böyle bir dersi
Küçük su damlaları, mağaranın tavanında birike birike
Düşüveriyormuş yerdeki taşların üzerine
Bu cılız, yumuşacık su damlaları yıllar içinde
Şekil vermiş sert kayaya, yol açmış kendisine
İşte o an anlamış bizim talebe öğrenmenin sırrını
“Başarı” azimle ve devamlı çalışmakta saklı
“Eğer su, şekil verebiliyorsa taşa
Ben de öğrenebilirim derslerimi çalışa çalışa
Vazgeçmeyeceğim, baş koyacağım ilim yoluna
Allah, yar ve yardımcım ola”
Başarının Sırrı
12
Mavi Kırlangıç - Eylül