

Gül Nine’nin mutfağından mis gibi
kokular yükseliyordu. Kekler, börekler,
kurabiyeler... Tüm bu hazırlığın nedeni iki
gün sonra Can’ın doğum günü olmasıydı.
Ninesi, Can’dan arkadaşlarını kendisinin
belirlemesini istedi. O da eline kalem kağıt
alıp çağıracağı arkadaşlarını listelemeye
başladı.
Gül Nine mutfağa girip çıkıyor, arada bir
dinlenmek için koltuğuna oturuyordu.
Can’ın listesi bir türlü bitmek bilmemişti:
“Can’ım, ne kadar çok arkadaşın varmış
öyle? Yaz yaz bitmedi!” dedi gülerek.
“Şey Nineciğim, aslında liste çok uzun
değil de? İki arkadaşımla ilgili bir
türlü karar veremedim. İkisini de davet
etsem mi? Birini çağırıp diğerini hiç mi
çağırmasam? Ama hangisini?” Yoksa her
ikisini de mi çağırmasam?”
Gül Nine, “Nasıl yani? Kafam karıştı? Her
ikisini de çağır tabi.”
“Sorma gitsin nineciğim. İki hafta önce
sebepsiz yere küstüler. Ben ve birkaç
arkadaşım daha barıştırmak için çok
uğraştık. Başaramadık. Üstelik arada
kaldık. Bir oyunda biri varsa diğeri oyuna
girmiyor. Sonra da oyuna katılan diğer
arkadaşlara alınıyorlar. Tadımız tuzumuz
kalmadı.”
Gül Nine, “Olur, olur... İstemesek de böyle
durumlar yaşanır. Herşeyin bir çözümü var.”
Can, “Barışırlar mı dersin? Ben de aynı
durumda olsam, öyle hissedebilirdim belki.
Hem ben olsaydım, doğum gününe davet
edilmezsem de çok üzülürdüm.”
Gül Nine, “Bak işte! Çözümü sen buldun
bile.”
Can, “Efendim?!” dedi şaşırarak.
Gül Nine, “Çözümü buldun. Empati kurdun.
Yani kendini onların yerine koyarak
duruma yaklaştın. Aralarındaki sorunla
ilgili empati kurmalarını sağlarsak bu
iş oldu demektir. Yani konuşmalarını ve
birbirlerinin duygularını anlamalarını
sağlayacağız.” dedi.
Gül Nine ve Can, doğum gününden çok
küsleri barıştırmaya odaklanmıştı. Doğum
günü daveti, böyle güzel bir duruma vesile
olursa çok sevineceklerdi.
Derken o gün geldi. Davet edilen
tüm arkadaşlar, Gül Nine’nin arka
bahçesindeki çardakta toplandılar.
Allah’tan o gün hava soğuk değildi.
BEN
OLSAM...
12
Mavi Kırlangıç - Kasım