

Can ve ailesi, Gül Nine ile birlikte arabayla
hafta sonu gezmeye çıkmışlardı. Uzun çam
ağaçlarının arasında, küçük bir dükkanın
önünde durdular. Dükkanın sahibi arka
bahçeye bakan pencerenin önünde bir
masa işaret etti.
“Siparişleriniz hazır olana kadar bahçemizi
gezmek ister misiniz?” dedi.
Kim bu teklifi geri çevirebilirdi ki? Can ve
Ayşe yarış halinde koşarak çıktılar. Gül Nine
de arkalarından... Can ve Ayşe’ye bitkilerle,
ağaçlarla ilgili bilgi vermeye başladı. Ancak
yolda gelirkenki neşeli halinin yerini hüzün
almış gibiydi. Düşünceli görünüyordu.
“Nineciğim, yoruldun mu yoksa?” diye sordu
Can.
“Yok Can’ım yorgun değilim. Azıcık eski
günlere gittim de...” diye cevapladı Gül Nine.
Can, “Eski günlere mi?” diye merakla sordu.
Gül Nine, “Evet, dedem ve ninemle
geçirdiğim çocukluğumu hatırlattı bana bu
bahçe.”
“Benim ninemin de ninesi vardı
demek?” dedi Can gülerek ve ninesini
neşelendirmeye çalışarak… “Çok mu
severdin onları?”
“Hem de çok… Öyle çok severlerdi ki beni.
Tıpkı bahçedeki çiçeklerine baktıkları gibi
özenle bakarlardı bana.” dedi Gül Nine.
Can, “Merak ettim doğrusu, tanımak
isterdim onları.”
Gül Nine, “Ninem azıcık kaşları çatık
bir hanımdı. Dıştan sert görünse de
yumuşacık bir kalbi vardı. Çok severdi
manileri, türküleri... Dedem pamuk gibi
adamdı; gayretli, bilgili biriydi. Okumayı
çok severdi. Her gece yatmadan evvel bir
hikaye anlatırdı ağabeyimle bana.”
“Şimdi anlıyorum.” dedi Can. “Demek ki sen,
onlar sayesinde bu kadar iyi bir ninesin.”
“İlahi Can, ne yaptın ettin, yine beni
gülümsettin.” dedi Gül Nine. Gözleri dalarak
devam etti:
Gönül
Bahçesi
12
Mavi Kırlangıç - Ocak