kamera arkasındakiler son
sahneye kadar oradalar. 15-16
saat çalışıyorlar, her hafta
160 dakikalık işin çıkması bu
yönüyle çok mucizevi bir şey.
Umarım ileride bu koşullar
iyileşir.
“TALAT AĞIR BİR ADAM,
BEN DAHA HAREKETLİ
BİRİYİMDİR.”
Şu an ATV’de yayınlanan ‘Seni
Kimler Aldı’ dizisinde devam
ediyorsunuz. Biraz diziden
bahsedebilir misiniz? Nasıl bir
set ortamı var? Çok güçlü bir
kadro ile çalışıyorsunuz. Bu
kadro ile çalışmak nasıl?
Evet, çok güçlü bir kadro ve çok
iyi oyuncularımız var, değerli
hocalarımız var, hiç biriyle
daha önce çalışmamıştım.
Yeni tanışmamıza rağmen
hemen kaynaştık, hepsi de iyi
tiyatrocular ya da oyuncular.
Karakter olarak da oyunculuk
olarak da çok şanslı bir set
ortamı. Hepsi şeker insanlar…
Talat nasıl biri? Çok düzgün
bir profil çiziyor diziden
gördüğümüz kadarıyla...
Evet, bana hep böyle karakterler
geliyor. Yemin dizisinden
itibaren başlayan çizgide
kadınların hep “işte böyle bir
erkek olmalı hayatımda” dediği
ya da annelerin “kızıma göre
bir damat” diyebileceği roller
geliyor. Talat da düzgün, aile
bağları güçlü, saygılı, annesini
özellikle çok seven ve kollayan
biri…Öte taraftan sanatçılıktan
gelen özgür bir ruhu var. Bir
dönem yurt dışında yaşamış
fakat geldikten sonra insan der
ya, “20-25 sene orada yaşadım
ama memleket gibisi yok, burada
kalacağım.” Talat da annesinin
rahatsızlığı sebebiyle dönüyor,
ailedeki meseleleri de görünce
Türkiye’de kalmayı tercih ediyor.
İlerleyen bölümlerde de bir aşk
başlayacak! Yeni yeni başlıyor
Talat’ın hikayesi dizide...
Oyunculuk sizin için ne ifade
ediyor?
Hayat büyük bir senaryo ve
herkes kendi rolünü oynuyor, iyi
gözlemlediğiniz zaman çok şey
alabiliyorsunuz. Oyunculuk çok
zevkli bir iş bana göre. Neden?
Çünkü hiç siz olmayan biri gibi
davranabiliyorsunuz. Normal
hayatta bunu yapamazsınız,
rahat etmezsiniz, tepki
alırsınız. Senaristin çizdiği
çerçeve olsa da serbest bir
alanı vardır. Yönetmen size
şu bir buçuk metrenin dışına
çıkma diyebilir ama yine de
orada istediğiniz şekilde role
girersiniz. Mesela iyi kalpli,
paylaşımcı bir karakterken,
tam aksini canlandırmanız
istenebilir. Bunu doğallıkla
yapabildiğinizde zevki
bambaşka.
Türkiye’de yaratılan roller
yeterince renkli mi? Yoksa
başka rollerde oynamak ister
miydiniz?
Dizilerde bu zor. Bu anlamda
1-2 yapımcı, çok iyi 2-3 firma
var. Bunlar çok başarılı işlere
imza atıyor, 7-8 ay öncesinden
hazırlıklara başlıyorlar. Bunun
dışındakiler hazırlanma süresi
daha kısa olan, bazıları yeni
kurulan firmalar, bu yüzden
top hep aynı kişiler arasında
dönüyor.
Bizde bir kişi bir rolde
sivrildiğinde bir sonraki projede
hemen hemen aynı rol gelir.
Bu da oyuncuyu kısıtlayan bir
durum yaratabiliyor. Bir de
diziler, 160 dakikalara çıktı.
Unutulmaz dizisini çekerken
120 dakikalardaydı, 90
dakikaya inmesini beklerken
daha da uzadı. Biz oyuncular
işimiz bitince gidiyoruz, oysa
setçilerimiz, ışıkçılarımız,
1999’da başladım, 2001 yılında
ciddi devalüasyon oldu, kriz
yaşandı. Zorlanmamın bir
diğer nedeni de çok dürüst biri
olmamdı. Söylediğimin arkasında
dururum, karşımdakinin de aynı
şekilde davrandığını düşünürüm.
Ticarette ise A gösterilip C
sonuçlarla karşılaşabiliyorsunuz,
daha politik olmak gerekiyor.
Bu evliliğimle alakalı bir
işti, 2005 yılında ayrıldım ve
tekrar oyunculuk sektörüne
döndüm. Ticaret benim yapmak
isteyeceğim bir iş olmasa da
oyunculuk açısından oradan çok
beslendim. Gözlem yapmak,
oyunculuk için önemli bir
nimettir.
Plana kendinizi adapte ettiğinizde bu
başarı açısından güzel bir şey olabiliyor,
çok kaptırırsanız ve gerçekleştiremezseniz
de bu kez hayal kırıklığı büyük oluyor.
kültür
Yeşilay
50