yesilay.org.tr
21
YEŞiLAY
•
KASIM 2016
birbiri yerine mutlak ikame edilebilir tarzda istimal edilemez ve
edilmemeli. Ben de bu sebeple kaliteli bir eğitim dediğimde daha
çok “olumlu, beklenen nitelikler toplamının sağladığı algı ve sonuç”
anlamında kullanıyorum. Eğitimde kaliteyi hem “tasarımda kalite”
hemde “süreçte kalite” olarak düşünüyorum.
Eğitimin tasarımında ve sürecinde kalite dediniz. Bunu nasıl inşa
edebiliriz? Millî ve küresel boyutlarıyla düşününce özellikle bu
soruyu sormak gerekiyor herhalde…
Bir ülkenin öz geleceği, eğitiminin “yerli” olmasıyla son derece iliş-
kilidir. Burada “yerli” olmakla kapalı, dar, ulusçu, kendine hayran
veya benzeri bir mahiyeti, içeriği kastetmiyorum kesinlikle. “Ma-
hal”lin kültürünü, “mekan”ın imkanlarını, “toplum”un alışkanlıkları-
nı, bunları oluşturan “insan”ların artık bir örüntüye dönüşmüş öz-
günlüklerini ifade eden bir senteze ulaşmamız gerektiğine işaret
ediyorum. Daha özet ve farklı bir ifadelendirmeyle “yerli” derken
ülkemizi ve milletimizi adeta “insanlık” ailesinin bireyi mesabesin-
de konuşlandırıyorum. Dolayısıyla “milli bir eğitim” demekle de
“hemmilli hemde evrensel değerleri harmanlayan, bumilleti diğer
milletlerle tanıştırıp farklı ve özgün yönlerini öne çıkaran çalışma-
lar yapmak gerekir” gibi iddiayı ifade ediyorum.
DOĞRU EĞİTİMTEKVE BİRİCİKDEĞİLDİR
Sanki buradan “doğru eğitim” diye bir formülasyon gereklili-
ğine ulaşıyoruz. Sizce “doğru eğitim” nedir diye sorsak…
Haklısınız,yapılacakçalışmalarınyönüveereğibutabiiki.Ziraço-
cuklarınıngeleceği içinuğraşı veren, onlar içinendoğruseçimleri
yapmak isteyen anne babaların da arzuları çocuğu için doğru ve
geçerli bir eğitimi ona sunabilmektir, eğitimcilerin de, politika
üreticilerin de… Toplumun tüm kesimlerinin ortak paydası as-
lında “doğru eğitim”in ne olduğunu aramak, bulmak için çaba-
lamak ve bulduğunu, doğru olduğuna inandığını uygulamaktır.
Ancak bu noktada şunun altını çizmek gereklidir: Doğru eğitim
tek ve biricik bir şey değildir. “Neye göre?” ön sorusuyla cevap-
larımızın muhtevası değişecektir zira. Örneğin “Toplumumuzun
dinamiklerini göz önünde bulunduran doğru eğitim nedir?” diye
sorarsanız muhatabınızın cevap değişecektir. Velhasıl aslında
tercihettiğimizfelsefiçerçevemiz“doğru”tavsifimizide,butav-
sifle oluşturacağımız “doğru eğitim” tarifimizi de değiştirecek-
tir. Şu anda genel olarak yürürlükte olan “doğru eğitim” anlayışı
herhalde şu niteliklerle çerçevelenebilir: Değerlerin ön planda
olduğu, toplumun yazılı ve yazılı olmayan kurallarını benimset-
meyi amaç edinmiş, öğrenci aktifliğini önemseyen, çocuğun
ilgi alanına göre özelleştirilmiş, demokratik bir okul atmosferi
oluşturmayı mühim gören, yerel ve küresel ölçekli gelişmelere
ve ihtiyaçlara cevap üretebilen, ülkenin kalkınmasına destek ol-
maya çabalayan, yarışmacı veya ezberci anlayıştan uzak duran,
öğretmeni rehber olarak konumlayan bir eğitimmodeli…
EĞİTİMSORUMLULUĞUNUNİKİNCİÖNEMLİÖZNESİOKULDUR
Saydığınız niteliklerle bağlantılandırarak sağlıklı yaşama bece-
rileri kazandırma ve bağımlılıkları önleme çerçevesinde eğitimin
önemi nedir diyesormak istiyorum...
Çocukların velayeti herkesten önce anne babadadır. Anne baba-
nın velayeti hembir hak hemde bir sorumluluktur. Anne babanın
velayetindeki aile, kültür vedeğerleringeliştirilerekgeleceğe inti-
kalinin sağlandığı enönemli kurumdur. Sözüedilenbudurum, aile
içindeki doğal ilişkilerin tabii bir sonucuolarakortaya çıkmaktadır.
Nitekim birçok eğitimci, çocukluğun ilk dönemlerinde şekillenen
alışkanlıkların ve kazanılan değerlerin değişme konusunda son
derece dayanıklı olduğu konusunda hemfikirdirler, benzer dene-
yimvegözlemleresahiptirler. Busebepleannebababaştaolmak
üzere çocuğun içine doğduğu ailenin tüm bireyleri, çocuğa ve
onun geleceğine ilgili olmalı, bu noktada sorumluluk üstlenmeli-
dir. Bunun ilk adımları da çocuğun gelişim özelliklerini bilme, onu
tanıma ve anlama, ona zengin ve tutarlı ilişkilerin olduğu bir çevre
sağlamavebireyolarakonasaygı duyma ileatılır.
Sağlıklı yaşama becerileri kazandırma ve bağımlılıkları önleme
bağlamında eğitimsorumluluğunun ikinci önemli öznesi okuldur.
Alpaslan
Durmuş