

MAYIS 2018 63
RAMAZAN İSTANBUL’AHOŞ
GELİR, HOŞLUKLARGETİRİR…
Mesela yolumuzu Eyüp’e düşürelim,
koca semtin ışıklarla donatıldığını
göreceğiz. Feshane deyim
yerindeyse tam bir cümbüş yerine
dönüşmüş olacak yine. Başımızı
Tarihi Yarımada’ya doğru çevirsek
Süleymaniye’nin görkemine
kapılacağız. Gözlerimiz en çok
Süleymaniye’deki mahyaya takılıp
kalacak, onu böyle görmeyi bir
yıl boyunca beklemişizdir çünkü.
Hemen ilerisindeki Yeni Cami de
kıpır kıpır hareketliliğiyle ortak
olacaktır Süleymaniye’nin coşkusuna.
Tarihi Mısır Çarşısı ve Kapalıçarşı,
Ramazan alışverişinin bereketiyle
dolup taşar. E, nasıl olsa Ramazan
alışverişi mühim bir iştir, telaşı
bitmez. Günler boyunca süren
trafik, ortalığı daha da şenlendirir.
Bu zamanlarda çarşılar, iğne atsanız
yere düşmeyecek denli kalabalıktır.
Çoluk çocuk kim varsa çarşıya
koşulur. Alışveriş yapmasa bile bu
tatlı telaşa tanıklık etmek, koca
şehrin nabzının sanki bu çarşılarda
attığını hissetmek, tarihin ve
kaynaşmanın bir parçası olmak her
insanı mutlu eder Ramazan’da.
Sultanahmet ise apayrı bir yüzüyle
ağırlayacaktır bizi. Eski Ramazan
coşkusunu belki de en çok burada
hissedeceğiz. Son yıllarda Ramazan
ayının kalbinin attığı Sultanahmet,
bu aya özel eğlenceleri, mekânları,
tatları, yurt içinden ve yurt
dışından ağırladı farklı kültürlerden
misafirleriyle kaynaşma duygusunun
gerçek anlamda hayata geçtiği bir
semt olarak bizi bir kez daha bağrına
basacak. Sonra ver elini Çemberlitaş,
Beyazıt, Süleymaniye, Vefa, oradan
Balat- Fener derken kendimizi
Haliç’te nasıl bulduğumuzu
anlamayacağız bile…
Diyelim ki Üsküdar’a geçtik, bu
eski İstanbul semtinin Ramazan’ı
kendi halinde, gösterişten uzak ve
yine kendine mahsus dokusuyla
yaşadığına tanıklık edip huzur
bulacağız. İki yakasında gibi
sıralanan yalıları, özgün dokusunu
korumayı başarmış renkli semtleri,
göz alıcı köprüleri, hayranlık
Paylaşmanın,
dayanışmanın ayıdır
Ramazan. Hepimize “iyi
ki geldi” dedirten bu
kutsal ay, uğradığı her
haneyi, her sokağı, her
şehri güzelleştirir.
İstanbul Ramazan’ın en
güzel duraklarından
biridir. Tarihi Yarımada,
Haliç kıyıları ve Üsküdar,
Ramazan güzelliklerini
tüm renkleriyle
yaşayabileceğiniz
yerlerin başında gelir.
uyandıran tarihi Kız Kulesi ve
geçmişten günümüze sihrini
korumuş, ilham veren maviliğiyle
Boğaziçi, Ramazan’da da
hepimize nefes aldıran köşelerin
başında gelir. Ramazan’ın
İstanbul’da uğramadığı tek
bir semt bile yoktur aslında.
Hepsinin de havası, hepsinin de
ruhu ayrıdır…
ZAMANSIZ RAMAZAN
RİTÜELLERİ…
Şehri saran huzurlu atmosferi
ve bayram coşkusunda yaşanan
eğlenceleriyle Ramazan, hepimiz
için başka şeyleri simgeler.
Ama bu kutsal ayın tartışmasız
herkes için geçerli güzellikleri
vardır. Misal Mahya. Kendisi
için en güzel şehir süsü de
diyebiliriz. Mahyalar, hem kalbe
hem de göze hitap etmeleri
bakımından 7’den 70’e herkesi
mutlu eder. Minarelerin süsü
mahyalar, Ramazan kültürünün
vazgeçilmezidir. Minareler arasına
asılan ve belli aralıklarla yenilenen
bu ışıklı yazılar, her yıl bizi iyiliğe,
güzelliğe davet eder. “Hoş geldin
ey ramazan”, “On bir ayın sultanı”,
“Bu ayın kıymetini bil” ibareleri bu
şehrin ramazan heyecanının ışıkla
ifadesi olur.
Ramazan’ı güzel kılan pek çok
geleneği vardır. İftarı haber veren top
atışından tutun da sahurda mahalle
mahalle dolaşıpmani okuyarak
oruca davet eden davulcularına
kadar. Karagöz ve Hacivat, Ramazan
geldiğinde yeniden sahneye çıkar ve
şüphesiz buna en çok da çocuklar
sevinir. Eski zamanlarda Orta
Oyunu’ndan Karagöz-Hacivat’a;
kantodan tiyatroya uzanan
Ramazan eğlenceleri de bu kültürün
vazgeçilmez bir parçasıymış.
Direklerarası adı verilen ve Teravih
namazı sonrasında sahura kadar
devam eden bu etkinliklerle
kadın erkek, çoluk çocuk herkes
sokaklarda eğlenirmiş. Artık eskisi
kadar görkemli Ramazan eğlenceleri
yaşanmasa da bu ayın ruhuna
yakışır aktiviteler günümüzde de
düzenlenmeye devam ediyor.