

Travmalarımız hem bağımlılığa sebep olabiliyor,
hem de bağımlılık şiddetini artırıyor. Bu oranları
göz önünde bulundurduğumuzda bağımlılık
tedavisinde EMDR terapisi oldukça etkin.
“EMDR terapisi, her
terapi modelinde olduğu
gibi, danışanın öyküsünü
alma ve terapiyi
planlama ile başlar.
Günlük yaşamda yaşadığı
problem ve probleme
sebep olan travmatik
anılar tanımlandıktan
sonra terapist ve
danışanın ortak fikir
birliği yaptığı anıdan
(mümkünse hatırlanan ve
en erken dönemli anıdan)
işleme yapılır.”
sonrası stres bozukluğu yaşayan
insanların yaklaşık yüzde 45’inde
alkol ve madde bağımlılığı
gelişiyor. Sonuçta travmalarımız
hem bağımlılığa sebep olabiliyor,
hem de bağımlılık şiddetini
artırıyor. Bu oranları göz önünde
bulundurduğumuzda bağımlılık
tedavisinde EMDR terapisi
oldukça etkin.
Bağımlı kişilerle EMDR terapi
çalışmalarını iki bölüme
ayırabiliriz. İlk aşama, bağımlılığa
zemin hazırlayan travmatik
anıları çalışmak ve bağımlı
kişileri bu anıların etkisinden
kurtarmak. İkinci aşama ise
bağımlılık sonrası gelişen ve
kişide travmatik etki yaratan
yoksunluk, aşerme, intoksikasyon
gibi deneyimlerin çalışılması.
EMDR terapisi içerisinde
psikolojik problemler için
kullanılan çeşitli protokoller
de var. Bağımlılık için ayrıca
geliştirilmiş olan protokol de,
EMDR ile bağımlılarla çalışan
meslektaşlarımıza rehberlik
ediyor.
Bu yöntemin uygulaması nasıl
yapılıyor? Ne kadar sürüyor?
EMDR terapisi, her terapi
modelinde olduğu gibi danışanın
öyküsünü alma ve terapiyi
planlama ile başlar. Günlük
yaşamda yaşadığı problem ve
probleme sebep olan travmatik
anılar tanımlandıktan sonra
terapist ve danışanın ortak fikir
birliği yaptığı anıdan (mümkünse
hatırlanan ve en erken dönemli
anıdan) işleme yapılır. Tüm
anıların olumsuz etkisi sıfırlanana
kadar anılarla çalışmaya devam
ederiz. Tetikleyicilerin çalışılması
ve gelecek şablonu uygulamasıyla
terapi sonlanır. Terapi sürecinin
ne kadar süreceği çok merak
edilen bir konu. Bu süreç,
danışanın problemine, geçmiş
travmalarına ve tabii ki iş
birliğine bağlı olarak değişir.
Ancak diğer terapi modellerine
göre daha hızlı sonuç aldığımızı
söyleyebilirim.
Kitabınızda üç danışanınızın
hikâyesine yer vermişsiniz.
Neden kitapta bunları
okurlarla paylaşmak istediniz?
Böyle bir projeyi hayata
geçirmeye karar verdiğimde beş
hikâye olarak yola çıkmıştım,
sonrasında okuru sıkmamak için
üç hikâyede karar kıldım. Ukde,
“içe dert olan” anlamına geliyor.
Farkında olsak da olmasak da
geçmiş travmalarımız içimize
dert oluyor. Sadece bugünümüzü
değil, geleceğimizi de etkiliyor.
Kitabı yazarken okurların
hem kendi iç dünyalarına
bakabilmelerini, ukdelerini
görebilmelerini amaçladım,
hemde terapi sürecinin nasıl
ilerlediğini, terapi odasında neler
yaşandığını anlatmak istedim.
Babam çok merak ederdi. Bu
konuda bana sık sık sorular
sorardı. Ona istediğim gibi
anlatamadan onu kaybettik. Kitap
projesi de onun vefatından sonra
aklıma geldi. Basit, yalın bir dille,
teknik terimlerden uzak durarak
babama anlatır gibi yazmaya
çalıştım. İlk hikâye o yüzden
yas süreciyle ilintili. Eren Bey’in
hikâyesinde, halledemediğimiz,
bir yerlerinde takılıp kaldığımız
bu sürecin hayatımızdaki etkisini
anlatmaya çalıştım. İkinci hikâye ise
çocukluğunda şiddete maruz kalan
ve tanıklık eden bir danışanımın
öyküsü. Böyle bir projede, toplumsal
yaramız olan şiddeti yazmamak
olmazdı. Üçüncü öyküde ise ailede
konuşulamayan konuların çocukları
da ciddi anlamda etkilediğini
insanlara anlatmak istedim.
Kitaptaki üç öykü de çocukluk
yaşantılarının ve travmalarının
bugünkü hayatımızda ne kadar
etkili olduğunu anlatıyor.
OCAK 2020 49