Yeşilay Dergisi-Temmuz-2013-954.Sayı-Bağımlılıklarla Mücadelede Çocuk Becerilerinin Geliştirilmesi - page 64

İçkinin Göze Tesiri
Zehirlerin alası olan içkinin vücud-ı insanide
yaptığı mazarrat ve haraptan gözler de kurtu-
lamıyor. Bir ayyaşın yüzüne bakıldığı zaman
ilk göze çarpan şey şüphe yok ki gayr-i tabii olan gözle-
ridir. Hatta bu hal, zehri zıkkımlandıktan bir hayli za-
man sonra da nazarı dikkati celb eder. Bir bedmestin
süzgün ve yarı mefluç gözlerini, mahmurluk devresin-
deki bir ayyaşında şiş kapaklarını ve kanlı çapaklı göz-
lerini anlamakta hiç kimse güçlük çekmez. Umumiyet-
le içki, gözün her bir kısmına az çok icray-ı tesir eder.
Sarhoşların kapak şişmesi ve gözlerin kızarıp su-
lanma ve çapaklanması umur-ı adiyedendir. Keza içki
yüzünden gözden şaşılıklar ve binnetice eşyayı çift
görmek keyfiyeti çok defa vakidir. Bebeklerin hal-i ta-
biiden fazla büyüyüp küçülmelerine de tesadüf edil-
miştir. Sarhoşların bilhassa (hezeyan-ı mürtaiş) deni-
len had zehirlenme esnasında gözlerine birçok gayr-ı
tabii şeyler görünür. Mesela kimi duvarda örümcek
gezdiğini, kim yerde farelerin cirid uyandığını, bazıları
da karşılarındaki insanların başka bir kalıp kıyafetine
girdiklerini görürler. Hatta bir kısmı üzerlerinde bö-
cekler geziyor zannıyla elleriyle üst başlarını temizler-
ler. Lisan-ı tıpta bu hallere biz (hurafat-ı basariye) di-
yoruz ki hakikat halde içilen zehrin tesiriyle husule ge-
len bir nev-i dalalet rüyetinden başka bir şey değildir.
İçkinin gözde yaptığı en berbat mazarratı en son-
raya saklıyorum: Malumdur ki her zehir gibi içki de en
çok asaba savlet eder. Göz siniri, gözün fiil-i rüyetiyle
alakadar ve en nazik kısmıdır. İşte bu sinir içki yüzün-
den çok defa iltihaplanır, insanı tamamen kör eder. Bu
hastalık (kuul-i iltihab-i asab-ı basari) en çok erkekler-
de ve bilhassa içkiyi uzun zaman kullananlarda (yani
bezm-i akşamcılarda) görülür. Başlangıçta hasta rüye-
tinin gittikçe azaldığını hisseder. Bilhassa ince işlerde
ve okuma yazmada müşkilat çekmeye başlar. Ağrısı sı-
zısı yoktur. Bu zamanda hastanın gözleri muayene edi-
lirse hiçbir şey görülmez.
Bir müddet sonra kırmızı ve yeşil gibi renkleri de
adamakıllı fark edemez olur. Bu hal gitgide artar ve
birkaç aydan bir iki seneye kadar tam körlükle niha-
yet bulur. Bu hastalığın şayan-ı dikkat olan ciheti biraz
evvel dediğim gibi başlangıcında gözde marazi hiçbir
tagayyüre rast gelinememesidir. Buna sebep de has-
talığın göz sinirinin arkadaki görünmeyen kısmından
başlamasıdır. Bununla beraber çok geçmeden iltihap
öne (yani göze) doğru inerek kendini gösterir. İşte mü-
tehassısın eline vasıl olamayan böyle birçok vakalar
mebdeinde teşhis edilemediği için hali üzere terk edilir
ki böyle hastalar tabiatıyla kör olur gider.
Bu hastalığı tevkif veya kati surette iyi edecek hiç-
bir ilaç da yoktur. Yegane çare hastalık başlar başlamaz
içkiyi tamamen ve ebediyyen terk etmelidir. Ancak bu
suretle bir dereceye kadar iyi olmak ümidi vardır.
Halbuki hastalıktan görünmek, hasta olup da te-
davi olmaktan daha mühim ve daha doğru ve lüzumlu
olduğu için insanı böyle nur-ı basardan mahrum eden
bir hastalığa karşı görünmek ve sakınmak bir zaruret
halini alır. Bu ise ancak ve ancak vücudumuza içki gibi
zehri nak ve katil maddeleri sokmamakla olur.
3 Mart 1341 (1925)
Göz Tabibi Doktor Nuri Fehmi
Çocukta Aklın Hıfzıssıhhası
Memleketimizde vefayat-ı etfalin ehemmiyetli bir de-
recede olduğu son zamanlarda nazarıdikkati celp et-
meye başladı. Kıymettar ve salahiyettar tabiplerimiz
bu hususta konferanslar ve makaleler neşriyle
Meselenin ehemmiyetini alakadar makamatın
nazar-ı ıttılaına vaz’ ettiler. Bu ilmi cereyanlar bitta-
bi idari hareketleri davet edecek ve binnetice çocu-
ğun sıhhatinin teminine gayret edilecek ve bizi ted-
hiş eden vefayat-ı etfal rakamları her halde azalacak,
fakat çocuğun melekat-ı zekaiyesinin hıfzıssıhha-
sı hakkında acaba bir şey düşünülüyor mu? Bostonlu
Doktor Tom bakın ne diyor: “Tababat-ı ruhiyye vaki
tababatte mühim bir mevki işgal etmelidir. Mektepli
çocuğun sıkletine, boyuna, dişlerinin ve bademcikle-
rinin haline ve sınıfında işgal eylediği mevkiye neza-
ret etmekle iktifa etmemelidir. Çocuğun ne düşündü-
ğünü ve ne hissettiğini öğrenmeye çalışalım.” Çocu-
ğun terbiyesi, doğmasıyla beraber başlar. Henüz do-
ğan çocukta birçok ihtisasat mevcuttur. Ziya gözleri-
ni kamaştırır. Kulakları sesleri ahz eder. Derece-i ha-
raretin tahavvvülatını çocuk hisseder. Azasını hare-
ket ettirdiği zaman adalatının tekallusatı ve mafsalla-
rının hareketi çocukta birçok ihtisasat tevlit eder.
Ç E V İ R İ
A R İ F Ç İ F Ç İ
Hilal-i Ahdar
62
1...,54,55,56,57,58,59,60,61,62,63 65,66,67,68
Powered by FlippingBook