Background Image
Previous Page  10 / 36 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 10 / 36 Next Page
Page Background

Hafta sonu tatiliydi. Can, sabah alışık

olduğu saatte uyandı. Okula gitmeyeceğini

hatırlayınca, biraz daha uyabileceği için

sevinerek yeniden uykuya daldı. Annesinin

“Çabuk olun!” seslenişiyle kendine geldiğinde

“Hiç olmazsa hafta sonu çabuk olmak

zorunda kalmasak?” diye geçirdi içinden ama

o gün anneannesine ziyarete gideceklerini

hatırlayınca neşeyle kalktı. Kahvaltıya

davet etmişti Gül Nineleri torunlarını.

Hazırladığı sofradan çok ninesinin

sohbeti heyecanlandırırdı Can’ı. Kardeşi

Ayşe ise kendisini bekleyen sürpriz için

sabırsızlanırdı.

- Benim çiçeklerim gelmiş, diyerek karşıladı

Gül Nine onları.

Güle oynaya kahvaltı edildi. Gül Nine, Ayşe

için hazırladığı bez bebeği verdi. Ayşe

sevinerek oynamaya koyuldu bebeğiyle.

Gül Nine, Can’ı kütüphanenin olduğu odaya

çağırdı. Masanın üzerinde boş, beyaz

kâğıtlar, bir şişe mürekkep ve daha evvel

görmediği türden tüy kalemler vardı.

Yakın gözlüğünü taktı, eline kütüphaneden

rastgele bir kitap aldı.

- Can her kitabın, ortak bir hikâyesi

olduğunu biliyor musun?

- Nasıl yani? Her kitapta farklı bir hikâye

olduğunu sanıyordum ben.

Gül Nine, gülümseyerek oturdu koltuğuna,

anlatmaya başladı:

- Kâğıt, mürekkep ve kalemin hikâyesi bu.

Kâğıtların elde yapıldığı, kitapların

elde yazıldığı

zamanlarmış.

Sayfa sayfa boş

kâğıt, kitap

gibi güzelce ciltlenmiş bir halde

kütüphanenin rafında öylece duruyormuş.

Kâğıt boş durdukça, üzülüyor, kendi

kendine hayıflanıyormuş. “Bomboş duruyor

sayfalarım. Ne bir defterim, ne de bir

kitap! Ne anlamım var benim bu halimle!

Ne işe yarar ki varlığım?” diyerek halinden

şikayet ediyormuş.

Bir masanın çekmecesinde de içi mürekkep

dolu bir şişe varmış. Bu mürekkep de

kendisiyle yazılacak kelimelere, çizilecek

resimlere hasretmiş. O da halinden hiç

memnun değilmiş. Bir an evvel durduğu

çekmeceden çıkmak ve birbirinden güzel

harflere dönüşmek için can atıyormuş.

Bir kuğunun kanatlarından kopan ve bir

ustanın elinde kaleme dönüşen tüy kalem

de, kutusunda yıllardır kullanılacağı

günü bekliyormuş. “İncecik ucum, zarif

bir gövdem var. Ama kullanılmadığım

sürece bunlar ne işe yarar ki?” diyerek

üzülüyormuş.

Hikâye bu ya, bir gün mucize gibi bir olay

gerçekleşmiş. Kâğıt, mürekkep ve tüy kalem

bir araya gelmiş. Tanışıp arkadaş olmuşlar.

Bu arkadaşlık onları öyle mutlu etmiş ki,

üzüntülerinin yerini sevinç almış. Çünkü

birlikte, dertlerine çare olacak bir karar

almışlar. Biraraya gelip, birbirinden güzel

hikâyeler yazmışlar.

Kalem mürekkebi almış şişesinden, kağıdın

üzerinde harflere dönüştürmüş. Kâğıt,

üzerinde cümleler belirdikçe neşelenmiş. O,

artık bir kitap olmuş. O gün bugündür, üçü

bir araya gelir, yepyeni hikâyeler yazarmış.

Bu hikâyenin sonu yok. Çünkü onların

arkadaşlığı, sonu olmayan güzelliklerin

başlangıcı olmuş.

Yeşilay Çocuk-Kasım

8