türbesini özellikle oraya yardım
dilemeye giden kadınlara
bağışlamıştı. Başka Safevi kadınları
da TacluHanım'ın yolundan gittiler.
Sonuç olarak, diğer İslam
toplumlarında ve devletlerinde
olduğu gibi Osmanlı Devleti’nde
deKuzeyAfrika’danKırım’a,
Budin’denBasra’ya uzanan geniş
bir coğrafyada, 14’üncü yüzyıldan
20’nci yüzyıla uzanan altı asırlık
bir zaman diliminde çok sayıda
vakıflar kurulmuştur. Toplumun
ihtiyaç duyduğu gerek eğitimle
ilgili, gerekse dinî, sosyal ve beledi
her türlü hizmet hayrî vakıflar yolu
ile sağlanmış, sosyal dayanışma
ve yardımlaşma ruhu toplumsal
hayatın her alanında kendisini
hissettirmiştir. Padişahlar ve
diğer sultanlar (padişah validesi,
hanımları, kızları ve oğulları) büyük
külliyeler inşa edip, buralara zengin
gelir kaynakları tahsis ederek
topluma örnek olmuşlardır. Orhan
Gazi’nin İznik veBursa’da yaptırdığı
vakıf eserlerle başlayan bu gelenek
giderek sistemleşmiş ve daha
sonraları, mimarisi, çok yönlü
hizmetleri ve gelir kaynakları ile
mükemmel örneklerini vermiştir.
ikincil kaynaklara dayanan ama
kapsamlı bir araştırması, vakıf
türlerinin seçiminde büyük bir
cinsiyet ayrımının söz konusu
olmadığını ortaya koyar. Bunun
anlamı, Osmanlı sarayındaki
kadınlara sistemli bir biçimde
belli özellikteki kurumlar kurma
yasağı getirilmemiş olmasıdır.
İster dinsel amaçlı olsun ister
olmasın, her türden inşaatı, diğer
bir deyişle, camiler, kervansaraylar,
kütüphaneler, çeşmeler ya da
hisarları himaye eden kadınlar
vardı. Bu durumun güzel bir
örneklerinden birini deMihrimah
Sultan’da görmekteyiz.
Osmanlı’da hayırsever, cömert
kadınlar itibar ve varlıkları
nispetince farklı kültürlerde ve
çağlarda düşkün vemuhtaçların,
hasta ve bahtsızların imdadına
yetişen vakıflar kurmuşlardır.
Toplumsal açıdan elde edilen
etkinlik ve saygınlığın yanı sıra,
vakıflar kadınların gerekmal
sahipliğine, gerekse kendileri
hayattaykenmallarını yönetme ve
mallarından yararlanma isteklerine,
yasal bir yaptırımve koruma
kazandırıyordu.
Her tür vakıf kurabilme hakkından
mahrumkalmamakla birlikte,
bazı kadınlar özellikle kadınlar için
hayır işleri yapma yolunu seçtiler.
Hürrem'in İstanbul'da kurduğu ilk
büyük vakıf Avrat Pazarı denen
semtin yakınında yer alıyordu;
belki de İstanbul'da ilk kez bir kadın
tarafından kurulan bu saltanat
külliyesini meşrulaştırmak
amacına yönelik bilinçli bir seçimdi
bu. IV. Murad (saltanat yılları
1622-40) ile İbrahim'in (saltanat
yılları 1640-48) annesi Kösem
Sultan, yoksul kızların çeyizlerini
karşılayacak bir vakıf kurmuştu.
Safeviler döneminde, Şah İsmail'in
karısı TacluHanım İran'ınKum
kentindeki Fatima el-Ma'sume
Peki, Mihrimah Sultan'ın inşa
ettirdiği ve günümüze kalan
eserleri hangileridir?
İstanbul’da iki külliye inşa
ettirmiştirMihrimahSultan.
Bunlardan ilki Üsküdar’dadiğeri
iseEdirnekapı'dayer almaktadır.
Üsküdar’dabulunankülliye,
cami, medrese, misafirhane ile
mutfak, kiler vedepodanoluşan
bir imaret ve tabhane fonksiyonlu
kervansaraydanoluşmakta idi.
1558 tarihindeyazılanbir diğer
vakfiyede iseMihrimahSultan’ın
bir de sıbyanmektebi vakfettiği
yazılı. Üsküdar'daki Mihrimah
SultanKülliyesi, başkentin siyasal
veprestijli merkezindenuzak
olsada, kentin "kapılarından"
birinde inşaedilmişti. İskele
yakınında inşaedilen cami İskele
Camii olarakhatırlanmış, esnafı,
gezginleri vehacıları ağırlamıştır.
Erzen, devasagüzelliğininve
karmaşık işlevselliğininyanı sıra,
Üsküdar'daki MihrimahKülliyesi’nin
Osmanlı şehir planlamasının
önemli bir bileşeni olduğunu
vurgulamıştır. Külliye, Asya'ya
gelenvegidenyollarıngeçiş
noktasındaki konumunedeniyle,
karavedeniz taşımacılığınınve
ticaretinin işleyişindebüyükbir
role sahipti. Ayrıcayolcular içinbir
yardımkuruluşuolarakda işlev
gördü. Bunedenle, külliyeorada
sadecesadakaamacı içindeğil aynı
zamandadavakfınkurucusunu
görünür halegetirmek içinde
inşaedilmişti. Böylece, hâlihazırda
tahttabulunanpadişahınkızı olan
MihrimahSultan, mevcudiyetini
vegücünü sarayındışındaki bir
ticaretmerkezininortasında, çok
çarpıcı biçimdeelealınanbirmimari
plandagörülebilir halegetirdi. Ve
bu imge, yani siyasi olarakgüçlübir
hayırsever sultan imajı vakfiyenin
kenar boşluklarınametinsel olarak
yansıtılmıştır.
Osmanlı’da
hayırsever,
cömertkadınlar
itibarvevarlıkları
nispetince farklı
kültürlerdeve
çağlardadüşkün
vemuhtaçların,
hastave
bahtsızların
imdadına
yetişenvakıflar
kurmuşlardır.
Mihrimah
Sultan
EKİM 2017 21