verelim: Yazar oturduğu zaman
yoğun bir dikkatle yazıyor olsa
bile okurların, yayınevinin
beklentilerini göremiyorsa
konjonktürü anlamıyorsa
Goleman’ın teorisine göre odak
anlamında güçlü değil. İyi bir
yazar gündemin, trendlerin
farkında olmalı. Odak kendi
alanındaki her şeyi görebilmek
demek aynı zamanda... Savaş
durumunda mesela, bir
denizaltının düşman gemilerinden
haberdar olmak için kullandığı
radarı ne kadar iyi çalışıyor olursa
olsun, yanlış yöne dönükse olan
bitenden haberdar olamayız.
İçe dönük ya da dışa dönük
olmanın odaklanmadaki rolü ne?
Her ne kadar batı kültürü dışa
dönük insanları lider olarak popüler
hale getirse de dünyada en çok etki
yaratmış liderler neredeyse her
zaman içe dönük olanlar…Ghandi,
Steve Jobs, Bill Gates gibi…
Yaşadığımız dönem odağımızı
nasıl etkiledi?
İçinde bulunduğumuz bilgi
çağında odaklanma en mutsuz
dönemini yaşıyor diyebiliriz. Odak
eksikliği sinsi bir şekilde çağın
gerçeklerinden, egolardan dolayı
gelişip büyüyor.
İnsan bir şeye odaklanmak
istediğinde neden dağılır?
İnsan beyni bir şeye
odaklandığında dikkat dağıtıcılar
cazip gelmeye başlar. Normalde
cazip gelmeyen basit aktiviteler
daha keyifli algılanır. İnsanın,
bu durumun farkında olması ve
içgüdülerine karşı koyması gerek.
Bunu sağlamanın yöntemi
nedir?
Kendini motive etmek için iş
bittiğinde yaşayacağı mutluluğu
hayal edebilir mesela...
İnsanın kendine odaklanmasını
da üçe ayırıyor Goleman.
Birincisi, kendi içimdeki
duygularımı ölçebilmem,
anlayabilmem. İkincisi,
dıştan gelen etkileri reddetme
iradesi. Genelde iradeyle odağı
birbirine yakın kavramlar olarak
düşünmeyiz. Oysa Goleman’a
göre, odağın merkezinde irade
yer alıyor. Odağın birinci modülü
olan özdenetimin içerisinde
en çok iradeden bahsediyor.
İkincisi, empati diyebileceğimiz
başkalarına odaklanma. Burada
da üç ayrı başlık var. Başkalarının
duygularını anlayabilme, ki bunun
bilişsel empati yönü var. Yani
başkalarının düşünce çerçevesini
anlayabilmeye odaklanma
diyor. Çünkü bunu anladığımda
karşımdakiyle daha doğru iletişim
kurabiliyorum. Üçüncüsü,
bakış açını ve hangi duyguları
tecrübe ettiğini bilip benden ne
beklediğini anlayabilmem; buna
da ‘empatik kaygı’ deniliyor.
Özetle duygularını, bilişsel olarak
bakış açısını ve senin benden ne
beklediğini anlamalıyım.
Genelde dış faktörlerden
etkileniyoruz. Goleman dış
faktörleri nasıl açıklıyor?
Odağın bir diğer aktörü, dış
dünyaya odaklanmak. Bir işin
başında konsantrasyonunuz
bozulmadan kalmanız sizin iyi
bir odak sahibi olduğunuzu
göstermiyor. Bu ne demek?
Bir yazar çerçevesinden örnek
“İçinde
bulunduğumuz bilgi
çağında odaklanma
en mutsuz dönemini
yaşıyor diyebiliriz.
Odak eksikliği sinsi
bir şekilde çağın
gerçeklerinden,
egolardan dolayı
gelişip büyüyor”
Örgün eğitim sisteminde başarılı olmak için iyi okuma becerisi mi
daha çok kullanılır ve gelişir, yoksa iyi dinleme mi?
Araştırmalar, konuşmahızımızın -ortalamadakikada125kelimedir bu-
düşünme hızımızın çok altında olduğunu gösteriyor. Bu yüzden biri
konuşurken beynin yorum yapabilecek, muhakeme yapabilecek vakit
bulduğunu, kötüdinleyiciler olma sebeplerininbaşındabunungeldiğini
söylüyorlar.Birikonuşurkennedemekistediğinianladığımızıdüşünerek
dinlememeye,yorumyapmayahattasöyledikleriyleilgilinediyeceğimizi
kurgulamaya başlıyoruz. Hepimiz nefes alabiliyoruz ama iyi nefes ala-
bilmek başka bir şey. İyi dinleme de böyle... Berkeley’den Psikolog Dac-
her Keltner’in araştırmasına göre, şirket içerisinde insanlar yükseldikçe
çalışanlarının sözünü kesme eylemini daha kolay yapıyorlar; hatta göz
göze gelme konusunda daha cimri oluyorlar. Öyle anlaşılıyor ki insan-
lar yükseldikçe egoları yüzünden daha kötü dinleyicilere dönüşüyor.
İnsanlar yükseldikçe dinleme becerisiyle ilgili kaygıları azaldığı için söz
kesebiliyorlar, göz göze gelmeye gerek görmeyebiliyorlar. Oysa organi-
zasyonel başarı iletişimden geçiyor.
DİNLEME BECERİSİ VE ODAKLANMA
EKİM 2017 55