Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  50 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 50 / 84 Next Page
Page Background

kamera arkasındakiler son

sahneye kadar oradalar. 15-16

saat çalışıyorlar, her hafta

160 dakikalık işin çıkması bu

yönüyle çok mucizevi bir şey.

Umarım ileride bu koşullar

iyileşir.

“TALAT AĞIR BİR ADAM,

BEN DAHA HAREKETLİ

BİRİYİMDİR.”

Şu an ATV’de yayınlanan ‘Seni

Kimler Aldı’ dizisinde devam

ediyorsunuz. Biraz diziden

bahsedebilir misiniz? Nasıl bir

set ortamı var? Çok güçlü bir

kadro ile çalışıyorsunuz. Bu

kadro ile çalışmak nasıl?

Evet, çok güçlü bir kadro ve çok

iyi oyuncularımız var, değerli

hocalarımız var, hiç biriyle

daha önce çalışmamıştım.

Yeni tanışmamıza rağmen

hemen kaynaştık, hepsi de iyi

tiyatrocular ya da oyuncular.

Karakter olarak da oyunculuk

olarak da çok şanslı bir set

ortamı. Hepsi şeker insanlar…

Talat nasıl biri? Çok düzgün

bir profil çiziyor diziden

gördüğümüz kadarıyla...

Evet, bana hep böyle karakterler

geliyor. Yemin dizisinden

itibaren başlayan çizgide

kadınların hep “işte böyle bir

erkek olmalı hayatımda” dediği

ya da annelerin “kızıma göre

bir damat” diyebileceği roller

geliyor. Talat da düzgün, aile

bağları güçlü, saygılı, annesini

özellikle çok seven ve kollayan

biri…Öte taraftan sanatçılıktan

gelen özgür bir ruhu var. Bir

dönem yurt dışında yaşamış

fakat geldikten sonra insan der

ya, “20-25 sene orada yaşadım

ama memleket gibisi yok, burada

kalacağım.” Talat da annesinin

rahatsızlığı sebebiyle dönüyor,

ailedeki meseleleri de görünce

Türkiye’de kalmayı tercih ediyor.

İlerleyen bölümlerde de bir aşk

başlayacak! Yeni yeni başlıyor

Talat’ın hikayesi dizide...

Oyunculuk sizin için ne ifade

ediyor?

Hayat büyük bir senaryo ve

herkes kendi rolünü oynuyor, iyi

gözlemlediğiniz zaman çok şey

alabiliyorsunuz. Oyunculuk çok

zevkli bir iş bana göre. Neden?

Çünkü hiç siz olmayan biri gibi

davranabiliyorsunuz. Normal

hayatta bunu yapamazsınız,

rahat etmezsiniz, tepki

alırsınız. Senaristin çizdiği

çerçeve olsa da serbest bir

alanı vardır. Yönetmen size

şu bir buçuk metrenin dışına

çıkma diyebilir ama yine de

orada istediğiniz şekilde role

girersiniz. Mesela iyi kalpli,

paylaşımcı bir karakterken,

tam aksini canlandırmanız

istenebilir. Bunu doğallıkla

yapabildiğinizde zevki

bambaşka.

Türkiye’de yaratılan roller

yeterince renkli mi? Yoksa

başka rollerde oynamak ister

miydiniz?

Dizilerde bu zor. Bu anlamda

1-2 yapımcı, çok iyi 2-3 firma

var. Bunlar çok başarılı işlere

imza atıyor, 7-8 ay öncesinden

hazırlıklara başlıyorlar. Bunun

dışındakiler hazırlanma süresi

daha kısa olan, bazıları yeni

kurulan firmalar, bu yüzden

top hep aynı kişiler arasında

dönüyor.

Bizde bir kişi bir rolde

sivrildiğinde bir sonraki projede

hemen hemen aynı rol gelir.

Bu da oyuncuyu kısıtlayan bir

durum yaratabiliyor. Bir de

diziler, 160 dakikalara çıktı.

Unutulmaz dizisini çekerken

120 dakikalardaydı, 90

dakikaya inmesini beklerken

daha da uzadı. Biz oyuncular

işimiz bitince gidiyoruz, oysa

setçilerimiz, ışıkçılarımız,

1999’da başladım, 2001 yılında

ciddi devalüasyon oldu, kriz

yaşandı. Zorlanmamın bir

diğer nedeni de çok dürüst biri

olmamdı. Söylediğimin arkasında

dururum, karşımdakinin de aynı

şekilde davrandığını düşünürüm.

Ticarette ise A gösterilip C

sonuçlarla karşılaşabiliyorsunuz,

daha politik olmak gerekiyor.

Bu evliliğimle alakalı bir

işti, 2005 yılında ayrıldım ve

tekrar oyunculuk sektörüne

döndüm. Ticaret benim yapmak

isteyeceğim bir iş olmasa da

oyunculuk açısından oradan çok

beslendim. Gözlem yapmak,

oyunculuk için önemli bir

nimettir.

Plana kendinizi adapte ettiğinizde bu

başarı açısından güzel bir şey olabiliyor,

çok kaptırırsanız ve gerçekleştiremezseniz

de bu kez hayal kırıklığı büyük oluyor.

kültür

Yeşilay

50