hazırlıyoruz. Korona döneminde
özellikle dış basında Türkiye’deki
koronavirüs söyleminin nasıl
şekillendiğini inceliyoruz. Bu 2,5
aylık sürede özellikle başlardaki ve
günümüzdeki tutumun birbirinden
çok farklı olduğunu görüyoruz.
Sağlık Bakanı bir açıklama yapıyor
ama bir anda o açıklamayı tahrip
eden içerikler ve karşı açıklamalar
üretiliyor ve sosyal medyada dolaşıma
sürülüyor. Açıkçası insanlar bir
biçimde kendilerini tatmin eden
ve echo chamber’larda (kapalı bir
grupta görüş bildirilmesi ve bilgilerin
sürekli aynı fikirlere sahip kişilerle
konuşulmasından dolayı, bir yerden
sonra fikirlerin aşırılaşması ve karşıt
görüşlere sağırlaşılması durumu)
üretilen yalanlara da inanmak
istiyorlar.
Bu durumda “Herkesin sahip
olduğu bir dünya görüşü var
ve kendi görüşüne sahip haber
kaynaklarını takip etmek insanların
hoşuna gidiyor.” diyebilir miyiz?
Kesinlikle. “Echo chamber” dediğimiz
şey şu ki, yankı odalarında insanlar
kendilerini rahatlatıyorlar.
SOSYAL MEDYA VE İNFODEMİ
Sosyal medyanın filtreleme
yöntemleri uygulamadığını
söylediniz. Korona günlerinde
sosyal medya uygulamaları
dezenformasyonu önleme amaçlı
bazı filtreleme uygulamaları
açıkladılar. Bunu koronadan
önceki sürece göre nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Sosyal medyanın bu tip filtreleme
mekanizmalarını nasıl geliştirdiği
ve bunu ne kadar uyguladığı
önemli bir tartışma. Geliştirmek ve
beyan etmek, uygulanıyor olduğu
anlamına gelmiyor. Mart ayının
ikinci haftasında Facebook, Linkedin,
Reddit, Twitter, Youtube gibi
platformlar koronavirüsle mücadele
anlamında bir karar aldılar ve ortak
bir deklarasyon yayınladılar. Şunu
söylediler: “Dünya Sağlık Örgütü ile
birlikte hareket edeceğiz ve Covid-19
ile ilgili dezenformatif haberleri
engellemeye yönelik bir girişimde
bulunacağız.” Bu deklarasyonla
literatüre yeni bir kavram
kazandırdılar: infodemi.
İnfodemi’yi “Salgınla ilgili yapılan ve
özellikle sosyal medyada dolaşıma
sokulan bilgi kirliliği”ni ifade eden bir
kavram olarak açıklayabiliriz. Nihai
kertede baktığımızda sosyal medyanın
bu denetimsiz ortamı ve her bireyin
içerik üretebilmesi sosyal medya
yöneticilerinin ya da üst kurulların bu
içeriklerin her birini denetlemesine
imkan tanımıyor. Ne kadar hassas
içerik olarak kodlarsa kodlasın.
KAYGI VERİCİ İÇERİKLER
Sosyal medyanın yaşadığımız
süreçte kaygı yaşayan birçok insanı
korkutmak için yoğun bir şekilde
kullanıldığına şahit olduk... Bu
konuda neler söylersiniz?
Her bireyin denetimden azade bir
biçimde içerik üreteceği ortam
anlamına gelen yeni internet
teknolojileri, başta demokrasi
açısından önemli bir imkan olarak
görüldü. Günümüzde baktığımızda
bazı olaylarda o demokratikleşmeyi
tetikleyici bir işlev görüyor dersek
elbette olumlu örnekleri dile
getirebiliriz. Fakat diğer taraftan
bakıldığında özellikle bu sahte haber
(fake news) meselesinde sosyal
medyanın hem demokrasinin altını
oyucu hem de geleceğe yönelik
karamsar tabloların oluşmasında
psikolojik anlamda bir etki yarattığını
söyleyebiliriz. Nitekim korona ile ilgili
gündem de bunu gösteriyor. Özellikle
distopik ve risk içeren, insanlarda
kaygı ve endişe uyandırıcı içeriklerin
Twitter’da paylaşılma ve etkileşime
girme oranının diğer haberlerden yani
güven haberlerinden çok daha fazla
olduğunu görüyoruz.
SOSYAL MEDYAYI
BİLİNÇLİ KULLANMA
Sosyal medya okur yazarlığı
bilincine nasıl ulaşılabilir?
Birey olarak sosyal ağlarda
karşılaştığımız içeriklere karşı şüpheci
olmamız gerekiyor. Bu kesinlikle
önemli bir madde. İkinci olarak,
içeriği paylaşanın, hesabın kim
olduğu, ne olduğu, içeriğin ne amaçla
paylaşıldığı üzerine bir muhasebe
yapmak bizi bu tip infodemik ve
sahte içeriklerden korur. Kurumsal
olarak korunmaya baktığımızda
ise bahsettiğimiz sosyal medya
platformlarının özellikle asılsız
haber paylaşan kişilerin hesaplarını
hemen askıya almaları gerekiyor.
Türkiye’de koronavirüs konusunda
bir bilim kurulu oluşturuldu. Bu
kurul üyelerinin adına sahte hesaplar
sosyal medyada dolaşımda bulunuyor.
Bunu nasıl çözeceksiniz? Bu durum,
önlem aldık diyen sosyal medya
platformlarının bir başarısızlık örneği.
Kurumsal anlamda ikinci olarak
şuna dikkat etmemiz gerekiyor:
Hem ulusal hem de uluslararası
düzeyde “fake checking” sistemlerinin
geliştirilmesi lazım. Yine sosyal
medya platformlarının sahte
hesaplar konusunda kamuoyunu
bilgilendirmesi bu anlamda çok
önemli bir mesele.
Son olarak uluslararası hukukun
gündemine girecek bir sosyal medya
hukuku içeriği oluşturulmalı ve bu
konuda yapılan tahribatın önüne
geçmek için ciddi yaptırım kararları
alınmalı.
“Dijital medya
okuryazarlığı
bilgisine sahip
olmayan insanlar
için bu kullanım
oranları bir tür
bağımlılığı
beraberinde
getirebilmektedir.
Dijital bağımlılık
geleceğin
dünyasında bence
başlı başına hem
klinik hem
sosyolojik hem de
politik bir problem
olarak toplumsal
alanda kendisini
çok şiddetli
biçimde
gösterecek.”
HAZİRAN 2020 21