Background Image
Previous Page  15 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 15 / 84 Next Page
Page Background

merakından değil, muhatabını

daha iyiye taşıyabilme umuduyla

yapıyor, bilgiyi içselleştirmiş bir

insanın iç ve dış dünyası ahenk

içinde olacağından, onda artık

kötülüğe bir meyil olamayacağını

düşünüyordu. “Mutluluk” diyordu

Gandhi, “insanın düşündüklerinin,

söylediklerinin ve yaptıklarının

uyum içinde olmasından doğan

ahenktir.”

Yardımlaşmanın,

dayanışmanın bizim

manevi ve sosyal

kodlarımızdaki yeri

nedir sizce?

Cemil Meriç’in “İyilik eden

mükafat bekliyorsa tefecidir”

sözü ne kadar derin bir hakikate

işaret ediyor. Marcus Aurelius’un

“Birisine iyilik etmişsen, daha

fazla ne istiyorsun? Doğana uygun

davranmış olmak yeterli değil mi

senin için? Yaptığının karşılığını

görmeyi mi arıyorsun daha? Gözün

görmek, ayakların yürümek için

ödül istemeleri gibidir bu.” sözü de

aynı hususa işaret ediyor. Kuran’da,

beni okuduğum zaman çarpan bir

dizi ayet var Fussilet Suresi’nde;

“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen

(kötülüğü) en güzel olan bir tarzda

sav. O zaman (görürsün ki) seninle

arasında düşmanlık olan adeta sıcak

bir dost olmuştur.” Bundan daha

temel, bu kadar güzel bir etik, ahlaki

kaide olabilir mi? Din ahlaktır, bizi

yüce gönüllü olmaya çağırır. Bize

düşmanlık etmek isteyenlerin dahi

hayrı ve ıslahı için bir duruş ve dua

sahibi olmalıyız. Sahili amansızca

dövmek, hırçın dalgaların âdetinden

olsa da sahil topraklığından

ötürü karşılık vermez, müşfik bir

mukavemet gösterir ve gün olur

deniz de bıkar, vazgeçip durulur.

Sufyan-ı Sevri der ki, “İhsan, sana

kötülük yapana iyilik yapmandır.

İyiliğe iyilik bir alışverişten ibarettir.”

Ahlak açısından ihsan, bir insanın

sadece insanlara karşı değil, tüm

varlığa karşı şefkatli, merhametli,

kerem sahibi ve lütufkar olmasıdır.

Mutasavvıflar, bundan dolayı

tasavvufu, Allah’ın emrine saygı,

yarattıklarına ise ihsan göstermek

olarak tarif ederler. “Varlığın

çobanı” olarak tanımlıyordu insanı

Heidegger; dünyaya ihtimam

gösteren, genişletilmiş bilinç-vicdan

sahibi bir canlı olarak.

Hacettepe Üniversitesi (İngilizce) Tıp Fakültesinden mezun oldu.

1989-1995 yılları arasında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi

Psikiyatri Anabilim Dalında uzmanlık eğitimine devam etti. 2000

yılında psikiyatri doçenti, 2008 yılında psikiyatri profesörü oldu.

Çeşitli ulusal ve uluslararası dergilerde danışmanlık ve hakemlik

yaptı. Psikiyatri konulu çok sayıda kongre ve sempozyumda

düzenleyici ve konuşmacı olarak yer aldı. 2002 yılında, Kanada

McGill Ünivesitesinde Transkültürel Psikiyatri Bölümünde konuk

öğretim üyesi olarak çalıştı. Bakırköy ve Erenköy Ruh Sağlığı ve

Sinir Hastalıkları Hastanelerinde Klinik Şefliği görevlerini yürüttü.

Halen Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı

Başkanıdır. Mesleki çalışmalarının yanı sıra, televizyonda “Ruhun

Labirentleri” ve “İnsanlık Hali” adlı programları hazırladı ve sundu.

PROF. DR.M. KEMAL SAYARKİMDİR?

Modern Batı düşüncesi insanın bağımsızlığına

yaptığı vurguyla başka bir insana ihtiyaç

duymayı bir zayıflık alameti olarak görüyor ve

gösteriyor.

TEMMUZ 2020 15