merakından değil, muhatabını
daha iyiye taşıyabilme umuduyla
yapıyor, bilgiyi içselleştirmiş bir
insanın iç ve dış dünyası ahenk
içinde olacağından, onda artık
kötülüğe bir meyil olamayacağını
düşünüyordu. “Mutluluk” diyordu
Gandhi, “insanın düşündüklerinin,
söylediklerinin ve yaptıklarının
uyum içinde olmasından doğan
ahenktir.”
Yardımlaşmanın,
dayanışmanın bizim
manevi ve sosyal
kodlarımızdaki yeri
nedir sizce?
Cemil Meriç’in “İyilik eden
mükafat bekliyorsa tefecidir”
sözü ne kadar derin bir hakikate
işaret ediyor. Marcus Aurelius’un
“Birisine iyilik etmişsen, daha
fazla ne istiyorsun? Doğana uygun
davranmış olmak yeterli değil mi
senin için? Yaptığının karşılığını
görmeyi mi arıyorsun daha? Gözün
görmek, ayakların yürümek için
ödül istemeleri gibidir bu.” sözü de
aynı hususa işaret ediyor. Kuran’da,
beni okuduğum zaman çarpan bir
dizi ayet var Fussilet Suresi’nde;
“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen
(kötülüğü) en güzel olan bir tarzda
sav. O zaman (görürsün ki) seninle
arasında düşmanlık olan adeta sıcak
bir dost olmuştur.” Bundan daha
temel, bu kadar güzel bir etik, ahlaki
kaide olabilir mi? Din ahlaktır, bizi
yüce gönüllü olmaya çağırır. Bize
düşmanlık etmek isteyenlerin dahi
hayrı ve ıslahı için bir duruş ve dua
sahibi olmalıyız. Sahili amansızca
dövmek, hırçın dalgaların âdetinden
olsa da sahil topraklığından
ötürü karşılık vermez, müşfik bir
mukavemet gösterir ve gün olur
deniz de bıkar, vazgeçip durulur.
Sufyan-ı Sevri der ki, “İhsan, sana
kötülük yapana iyilik yapmandır.
İyiliğe iyilik bir alışverişten ibarettir.”
Ahlak açısından ihsan, bir insanın
sadece insanlara karşı değil, tüm
varlığa karşı şefkatli, merhametli,
kerem sahibi ve lütufkar olmasıdır.
Mutasavvıflar, bundan dolayı
tasavvufu, Allah’ın emrine saygı,
yarattıklarına ise ihsan göstermek
olarak tarif ederler. “Varlığın
çobanı” olarak tanımlıyordu insanı
Heidegger; dünyaya ihtimam
gösteren, genişletilmiş bilinç-vicdan
sahibi bir canlı olarak.
Hacettepe Üniversitesi (İngilizce) Tıp Fakültesinden mezun oldu.
1989-1995 yılları arasında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalında uzmanlık eğitimine devam etti. 2000
yılında psikiyatri doçenti, 2008 yılında psikiyatri profesörü oldu.
Çeşitli ulusal ve uluslararası dergilerde danışmanlık ve hakemlik
yaptı. Psikiyatri konulu çok sayıda kongre ve sempozyumda
düzenleyici ve konuşmacı olarak yer aldı. 2002 yılında, Kanada
McGill Ünivesitesinde Transkültürel Psikiyatri Bölümünde konuk
öğretim üyesi olarak çalıştı. Bakırköy ve Erenköy Ruh Sağlığı ve
Sinir Hastalıkları Hastanelerinde Klinik Şefliği görevlerini yürüttü.
Halen Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı
Başkanıdır. Mesleki çalışmalarının yanı sıra, televizyonda “Ruhun
Labirentleri” ve “İnsanlık Hali” adlı programları hazırladı ve sundu.
PROF. DR.M. KEMAL SAYARKİMDİR?
Modern Batı düşüncesi insanın bağımsızlığına
yaptığı vurguyla başka bir insana ihtiyaç
duymayı bir zayıflık alameti olarak görüyor ve
gösteriyor.
TEMMUZ 2020 15