Yesilay Dergisi-Eylul-944.Sayi-Televizyon - page 55

min ne olduğunu öğrenmiş olurlar, hem nemin al-
tında hangi canlıların hayat kurduğunu isim olarak
öğrenirler ve onlara dokunurlar dedim. Bunlar as-
lında çok kolay şeyler. Bana anne, babalar istemez ki
böyle bir şeyi diyorlar. Ama ben istiyorum diyorum.
Çocuklara doğayı öğretmek ve sevdirmek için o ka-
dar basit ve kolay yapılabilecek şeyler var ki… Bun-
lar zaten geçmişte günlük hayatımızın içindeydi.
Buradan yola çıkarak Campwolftrack’i sormak istiyorum.
Çocukları doğayla buluşturmak için bir kamp kurduğunuz
kamptan bahsedebilir misiniz?
Bu kamp 15 yıl önce kuruldu. Şimdi, keşke zama-
nında adını ‘kurt izi’ olarak koysaydım diyorum.
Şimdi adını değiştirdim ama artık adı wolftrac ola-
rak kaldı ve halen daha aynı isimle biliniyor. İsim-
den yola çıkarak anlatayım. Kurdun izinden gitmek
kendine güveni, özverili-
ği, güçlü olmayı, karar ve-
rebilmeyi, tek başına hayat-
ta kalabilmeyi, onurlu ol-
mayı öğretiyor. Geçmiş dö-
nemlere bakarsanız kur-
dun bayraklara bile girmiş
bir figür olduğunu görürsü-
nüz. Ben de kurdu çok sevi-
yorum. Çocuk da böyle ye-
tişmelidir ve çocuğun ailesi
düzgün olmalıdır. Kurdun
da bir ailesi var; güçlü olan,
mert olan ailenin içinde du-
ruyor. Hakikaten bir boz-
kurdun hayatını incelediği-
nizde onun da böyle oldu-
ğunu görürsünüz. İşte bu-
radan yola çıkarak bu ismi
koymuştuk. Bizim çocuklu-
ğumuzda olduğu gibi günü-
müz çocuklarının doğayla
kopmuş olan bağlarını güç-
lendirmek için bu kampı kurduk. İnanın bana eko-
lojik olarak orada mevsiminde ne yetişiyorsa kamp-
ta çocuklar onu yiyorlar. Sırf yemekten bile ders çı-
karıyoruz. Dağa götürüp çadır kurmayı, barınak
yapmayı, kendi yaktığı ateşte yemek pişirmeyi, ora-
da uyumayı öğretiyoruz. Kendi yaptığı evde uyuyan,
kendi yaktığı ateşte yemek yapmayı öğrenen, kendi
su ihtiyacını kimseye ihtiyaç duymadan akan de-
reden karşılamayı başaran, yatağını toplayan bir
çocuk hayal etsenize… Ne kadar güzel değil mi?
Bu zaten hep vardı ama şimdi maalesef böyle bir
ticarete dönüştü. Yapmamız gereken doğaya fi-
dan dikmek yerine çocuk aşılamak.
Siz bir de Modern Evliya Çelebi unvanına sahipsiniz…
Bu ödül bana Büyükçekmece Belediyesi tarafın-
dan verildi. Bin dört yüz sene önce yaşayan Evliya
Çelebi at sırtında geziyordu. Beni de Evliya Çele-
bi gibi ama bu zamanda yaşayan, halkın içine girip
onların yaşantısını, kültürünü anlatabilen bir gez-
gin olarak gördüler. Keşke diyorum, ben de o dö-
nemde yaşayıp at sırtında gezseydim. Ama şim-
di bir projem var; Evliya Çelebi’nin gittiği yolları
şimdi at sırtında gidip aradaki farkı büyük bir do-
küman haline getirmek istiyorum. Bu insanlık için
çok önemli bir proje ve bunu yapacağım.
Bunun gibi başka çalışmalarınız var mı?
Bizim halkımızın ve geçmişimizin içinde bir sürü
kahramanlık hikâyesi var. Herkesin bildiği gibi er-
keğin içinde de bir kahramanlık duygusu yatar.
Mücadele etme, savaşma, kahramanlık gibi duy-
gular kim ne derse desin her erkeğin içinde var-
dır. Bende de bu duygular güçlü bir şekilde göster-
miş kendini. Ben de bunu hem duygusal hem de
manevi değerler katarak bir kahramanı ve kahra-
manlık hikâyesini, milletin geçmişini anlatmaya
çalışacağım. Bu hem beni gönülden tatmin ede-
cek, besleyecek hem de insanıma faydalı olacak
bir çalışma diye düşünüyorum. Nitekim Büyük
Selçuklu Hükümdarı Alparslan’ı anlatan bir belge-
selin çekimlerini tamamladık. Sosyal medyada da
fragmanlarını paylaşmış bulunmaktayız.
Bir kaç defa tekrarladınız; özgürlük kelimesini kullanmıyo-
rumdediniz. Nedenini öğrenebilir miyim?
Çünkü özgürlük kelimesi artık ulu orta herkesin
kullandığı bir kelime oldu. ‘Ben özgür olmak istiyo-
rum’ diye kullanıyorlar bu kelimeyi. Yani artık çok
siyasi bir amaç taşır oldu bu kelime. Biz özgür değil
miyiz yani? Ne demek ki şimdi bu, neye, kime göre
özgürlük? Benim özgürlüğümü kim kısıtlıyor ki? İs-
tediğim her şeyi o kadar kolay ve rahatlıkla yapa-
bileceğim bir ülke de yaşıyorum ki hayır diyenlere
çok kızıyorum. Ben zaten kötü niyetli bir adam de-
ğilim. Kimseyi gidip de silahla gasp etmiyorum, si-
lah zoruyla bir şeyler yaptırmıyorum. Dağlara git-
mek istediğimde dağlara çıkabiliyorum, bir köye
gitmek istediğimde istediğim köye gidebiliyorum,
istediğim gibi art niyetsiz bir şekilde insanlarla ta-
nışabiliyorum. Yemek yemek istediğim zaman ver-
diğimin karşılığı olarak rahat bir biçim de hizmet
alabiliyorum. Sesimi istediğim kadar çıkarabiliyo-
rum, asi bir kişiliğim de yok, isyan da etmiyorum.
Öteki türlü bakıldığında birileri zorla dikte edile-
rek yetiştirildiğini, düşüncelerinin kısıtlandığını
ima ediyor ama ben öyle yetiştirilmedim, böyle bir
şeyin de var olduğunu sanmıyorum.
Bağımlılıklar hususunda da bilhassa gençlerin ‘özgürlü-
ğümüzü kısıtlıyorsunuz’ gibi yanlış bir algılayışı var bu
noktada maalesef…
Ben de o yüzden bu kelimeyi itici buluyorum. Öz-
gürlük, haksızlık gibi şeyler çağımızın saçma sa-
pan kelimeleri olarak geliyor bana. Benim çocuk-
53
1...,45,46,47,48,49,50,51,52,53,54 56,57,58,59,60,61,62,63,64,65,...68
Powered by FlippingBook