Background Image
Previous Page  10 / 36 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 10 / 36 Next Page
Page Background

Can in Can Sikintisi

ve Güzelya cicegi

'

.

.

'

)

'

Gül Nine, ikindi üzeri

yürüyüşe çıkmıştı.

Biraz soluklanmak için

mahalledeki çocuk parkında

bir banka oturdu. Okuldan

çıkış vakti olmalıydı. Kiminin sırtında, kiminin

omuzlarında çantası birçok öğrenci şakalaşıp

gülüşerek önünden geçmeye başladı. Gül Nine,

şefkatli bakışlarla seyrediyordu çocukları.

Derken bir tanesinin çantası tanıdık geldi,

gözlerini kısarak daha dikkatli baktı. Çanta

tanıdıktı, çünkü torunu Can’ındı.

- Can! Can! Merhaba!, diye seslendi.

Ancak tek başına yürüyen Can, biraz dalgındı.

Gül Nine’nin sesini duyurabilmek için ona üç

kez seslenmesi gerekti. Gül Nine, yanına gelen

torununda farklı bir hal olduğunu sezdi.

- Can’ımın, canı sıkkın galiba. Hayrolsun

bakalım. Paylaşmak ister misin?

- Pek iyi hissetmiyorum bugünlerde. Nedenini

tam olarak bilmiyorum ama. Sanki hiç bir

işte başarılı olamayacakmışım gibi bir hisse

kapıldım.

Gül Nine daha evvel Can’ı hiç böyle görmemişti,

endişeli bir sesle sordu:

- Peki, neden?

- Matematik yazılısında bildiğim konularda bile

hata yaptım. Türkçe dersinde ise yazdığım

kompozisyona kardeşim Ayşe bile katıla

katıla güler herhalde. Bir türlü kuramadım

istediğim cümleleri. Bazı spor dallarında

okul takımı seçmeleri var. Basketbol ve

futbol seçmelerine katılmak istiyordum

geçen seneden beri. Ama biliyorsun yazın

bacağım kırıldığı için uzun süre alçıda kaldı.

Artık yeterince hızlı olamayacakmışım gibi

hissediyorum.

- Keyfini kaçırmaya değecek bir şey yok

Can’ım, diyerek nazlattı Can’ı ninesi, yanına

oturtturup başını okşayarak:

- Her şey zamanla yoluna girer. İlk önce

gözünde büyütmemeyi başarmalısın. Şimdi

etrafına bak, parkta neler var? Bir bir söyle.

- Ne olacak nineciğim? Ağaçlar, çiçekler,

kuşlar, böcekler… İyi ama ne ilgisi var bunların

benim sorunumla?

- Öyle mi acaba? Biraz düşünelim bakalım. Şu

gördüğün ağaçlar, çiçekler, minicik tohumların

toprakta geçirdiği bir sürü maceradan sonra

filizlendi.

- Evet, biliyorum.

- Güneşle buluştuktan sonra da olgunlaşmak

için birçok evreden geçtiler. Büyümek için

bazılarının daha uzun süre sabırla beklemeleri

gerekti. Sonunda uzun ağaçlar, mis gibi kokan

çiçekler çıktı ortaya. Bak! Aklıma gelmişken

sana bunlardan birinin öyküsünü anlatayım:

Yemyeşil kırlara renk katan çiçeklerden

biriymiş Güzelya. Öyle güzel bir çiçekmiş

ki, etraftaki tüm canlılar doyamazmış onu

seyretmeye, kokusunu duymaya. Ancak

Güzelya, çok dertliymiş kendisinden yana.

Nasıl göründüğünü hiç görmemiş doğduğundan

beri. Çevresinde de kendi türünden başka bir

çiçek daha yokmuş ki bilsin neye benzediğini.

“Gövdem dümdüz yemyeşil bir ot, yapraklarım

da sıradan. Diğer çiçeklerin hepsi benden daha

nitelikli” diye düşünerek üzülüyormuş.

Günler geçmiş, mevsimler değişmiş. Bir gece

sabaha kadar yağmur yağmış, Güzelya’nın

önünde küçük bir gölet meydana gelmiş.

Güneşin ilk ışıklarıyla uyandığında yerdeki su

birikintisinde güzeller güzeli bir çiçek görmüş.

Öyle çok şaşırmış ki! Böyle güzel bir çiçek,

bir gecede nasıl filizlenebilmiş? Merakından

duramayıp çiçeğe selam vermiş. Ama yanıt

alamamış.

Yeşilay Çocuk-Aralık

8