

Günlerden pazartesiydi. Can, ninesinin evine geldi.
Can okul kıyafetleriyleydi, sırtında çantası vardı.
Can, mahcup bir ifadeyle konuşmaya başladı. Bir
yandan çantasını açıyordu. “Nineciğim, senden
çok ama çok özür diliyorum. Biliyorum, hatalıyım.
Sen, annem, babam... Üçünüz de bizi, yani aslında
beni, Ayşe daha küçük bilemezdi, defalarca
uyardınız. Ama ben size kulak asmadım. Salonda
top oynamaya devam ettim. Sonunda olanlar
oldu tabii. Ve senin dedemle birlikte çekilmiş
fotoğrafının olduğu çerçeveyi düşürüp kırdım.
Üstelik fotoğraf da zedelendi. Hiç istemezdim.
Affet beni olur mu?”
Gül Nine, Can’ın çantasından çıkarıp uzattığı
çerçeveyi aldı. İçerisinde eşiyle kendisinin
fotoğrafı vardı. Fotoğraf da yeni gibiydi. Şaşırdı.
Can, “Şey Nineciğim.. Fotoğrafçı bilgisayarda
yırtılan yeri onardı ve yeni bir baskısını aldı.”
“Sevindim” dedi Gül Nine. “Hem senin hatanı
telafi etmek istemene, hem de fotoğrafımızın
düzeltilmesine... Çok büyük hatırası var bu resmin.
Şu bilgisayar ne kadar da marifetli!”
“Yani... Beni affettin mi?”
“Yaptığın hatadan ders aldıysan, ‘Evet’...
Görüyorum ki yaptığın asıl hatayı da
anlamışsın. Uyarıldığın halde ısrarcı
davrandın. Senden büyük ya da küçük,
eğer birisi iyiliğin için seni uyarıyorsa
ona kulak ver. Olur mu?”
“Bundan sonra daha dikkatli olacağım.”
“Can’ım! Hata yapmak, çok doğal.
Hepimiz zaman zaman bilerek ya da
bilmeyerek bazı hatalar yapıyoruz.
Önemli olan bu durumdan ders
almak... Bu durumda yaptığımız hata
bize yeni bir şey öğretir.”
“Haklısın.”
“Ancak... Bazı hataları telafi etmek
çok zordur. Özellikle kalp kırmamaya
çalış. Yırtılan bir fotoğrafı bilgisayar
yardımıyla düzeltebilirsin. Ancak
kırılan bir kalbi çok zor tamir edersin.
Kalp kırmamak için çok özen göster.
İstemeden kırarsan da gönül almayı bil.”
KIRILAN
ÇERÇEVE
26
Mavi Kırlangıç - Ekim