

Can ve arkadaşları yaz başında mahalleler
arası futbol maçları düzenlemişlerdi. Son
maçta hangi mahallenin kupayı alacağı belli
olacaktı. Gül Nine onlar için eski bir pirinç
sürahiden harika bir kupa tasarlamıştı. Tabii
kupayı vermek de onun hakkıydı.
Ertesi gün Can ve Gül Nine maçın yapılacağı
sahaya birlikte gittiler. Çok çekişmeli ve
heyecanlı bir maç oldu. Maçın kazanını ise Can
ve arkadaşları değil, diğer takımdı. Moralleri
çok bozulmuştu, kazanmayı çok istiyorlardı.
Gül Nine, tebrik ederek kupayı kazanan takıma
verdi.
Derken kazanan takımdan birkaç kişi,
kaybedenlere sözle sataştı. Can’ın takımına
üzüntünün üzerine kızgınlık eklenmişti. Gül
Nine çocuklara göz kırparak gülümsedi.
Eliyle ‘’sakin olun’’ der gibi işaret yaptı.
Onların duyacağı bir sesle “Haydi gidelim!
Sizin için esaslı bir hikâyem var” dedi. Birlikte
Gül Nine’nin bahçesine gittiler. Limonata ve
keklerin tadına öykü tadı eklendi:
Kükremeyen Aslan
Ormanların birinde hiç kükremeyen bir
aslan yaşarmış. Çünkü babası Aslan
Kocayürek, ona tüm meseleleri akıl
yoluyla ve sakin bir tavırla çözmesini
tavsiye etmiş. O da babasının
tavsiyesine uymuş. Öyle ki kükremeye
kükremeye kendisi nasıl kükrendiğini
unutmuş, arkadaşları da onun
kükremesini...
Tüm hayvanlar onu çok sever ve
sözünü dinlerlermiş. Birisi hariç;
yaramaz ve yerinde duramayan Tilki...
Ah bu Tilki, türlü türlü sorunlara yol
açıyor, ormandaki herkesi rahatsız
ediyormuş.
Günün birinde öyle kötü bir şey
yapmış ki, bizim Aslan artık daha
fazla dayanamamış. Kendisi bile
nasıl olduğunu bilmeden güçlü bir
şekilde kükremiş. Öyle ki sesi tüm
ormanda hatta civardaki ova ve
vadilerde yankılanmış. Tilki korkudan
HERKES
BİR KUPA
KAZANABİLİR!
26
Mavi Kırlangıç - Eylül