

Raya Hanım yerinde duramıyordu.
Gözlerindeki yaşları gizlemeye çalışıyor
gibiydi. Can, neler olduğunu sormamak
için zor tutuyordu kendisini. Derken
mavi kıyafetleriyle Moldova grubuna
geldi sıra. Grubun içerisinden esmer,
uzun boylu, saçları sıkı topuz şeklinde
toplanmış, on üç yaşlarında bir kız
çocuğu onlara doğru koşmaya başladı.
Can, çok şaşkındı. Bu kızı hayatında ilk
kez gördüğüne o kadar emindi ki.
Aynı anda Raya Hanım da ok gibi
fırladı. Mavili kızla birbirlerine
doğru koşuyorlardı. Nihayet
buluşabildiklerinde gözyaşları
içerisinde sarıldılar. Can, daha evvel
hiç böyle bir kucaklaşma görmemişti.
Artık neler olduğunu anladı. Hiç
kimseye sormasına gerek kalmamıştı.
Ancak birbirlerine özlem duyan bir
anne ve yavrusu böyle sarılabilirlerdi
birbirlerine.
Gözyaşları yanaklardan süzülüyordu.
Gül Nine, Can, annesi, babası... Hüzünle
karışık sevinç gözyaşlarıydı bunlar.
Bayram, mutlu olmuştu.
Gül Nine, Raya Hanım’ın kızı Elena’nın
23 Nisan Bayram Kutlamaları nedeniyle
Lüleburgaz’a davet edildiğini
duymuştu. Anne ve kızının görüşmesini
sağlamak için bu seyahati planlamıştı.
Kavuşmanın ardından Elena ve onu
misafir eden aileyle birlikte Edirne’ye
gittiler. Yemekler yenildi, sohbetler
edildi. “Gerçek bayram neşesi bu olmalı”
diye geçirdi Can içinden. Raya Hanım
çok iyi Türkçe konuşabiliyordu, o bir
Gagavuz Türküydü. Kızı ise sadece
Moldovaca biliyordu.
Çünkü babası Moldovandı. Can,
Gagavuz Türkleriyle aynı etnik
kökenden geldiğimizi; farklı dinlere
mensup olduğumuzu öğrendi.
Ulusal Çocuk Bayramı, Türk milletinin
farklı etnik kökenlerden çeşitli dinlere
mensup tüm çocuklara hediye ettiği tek
çocuk bayramı değil miydi?
Gül Nine, Can’a ve ailesine; Raya Hanım
ve kızına daha güzel bir bayram
hediyesi veremezdi.
Can, insanların gönüllerini
sevindirmenin ne kadar büyük bir
mutluluk olduğunun tadına varmıştı.
İşte bu, en güzel bayramdı.
27