Türkiye'de STK’lar,
organizasyon yapısı
ve imkânları
açısından yaptığı
işleri ne kadar
büyümüş olsa da,
kurumsallaşmaktan
ısrarla kaçınıyorlar.
Akabinde
yaşanabilecek ilk
krizdeyse onca imkân
ve kapasite dağılıyor.
ve büyümek iyice zorlaşıyor.
Devletin de sektörlerdeki
hâkimiyeti STK'ların tematik
alanlarında büyümesinin
önündeki en büyük engel olarak
görünüyor. Devlet bürokrasisi,
her şeyi devlet yapar anlayışı ile
sivil toplum kuruluşlarına hareket
alanı bırakmadığında zihinler, her
şeyi devletten bekleme refleksini
geliştiriyor.
YEŞİLAY MODELİ
ÖZÜMSENMELİ
Bu konu çok daha uzun ve
tartışılacak mesele. Bu anlamda
Türkiye’nin en köklü sivil
toplum kuruluşu olan Yeşilay
üzerinden değerlendirme
yapmak isterim. Yeşilay, son
dönemdeki yapılandırması
ve kurumsallaşması ile kendi
sektöründe çok ciddi bir atılım
içerisinde. Bundan kaynaklı
olarak; modern yönetim biliminin
gerektirdiği tüm bileşenleri
bünyesine aldığımız Yeşilay da,
doğal olarak çok hızlı bir büyüme
evresine girdi. Amaç dünyaya
örnek bir STK olma misyonu
olunca, haliyle Genel Merkezden
Türkiye’nin dört bir yanına ve
globalleşmeye kadar sağlam bir
teşkilatlanma içerisine girdik.
Bu kapsamda Avrupa Kalite
Yönetimi Vakfınca kabul edilen
EFQM YönetimModeli sistemli
bir yapılaşma için en önemli adım
oldu. Yanı sıra tüm çalışmaların
bilimsel alt yapıyla hazırlanması,
doğru ve güvenilir bir içerik ve
dokümantasyon merkezi olması,
bağımlılık önleme, koruma ve
rehabilitasyon alanında sağlıklı ve
milli çözümlerle ülkenin ihtiyacı
olan çalışmaları yapması Yeşilay’ın
halk sağlığı adına gerçekleştirmiş
olduğu önemli basamaklardır.
Yeşilay, tüm süreçleri tanımlı
çalışma aşamalarıyla, marka
imajıyla, yaptığı işlerle sektöründe
bir mükemmeliyet merkezi olmuş,
kısa sürede hem Türkiye'de
hem dünyada güçlü bir yer
edinmiştir. Tavsiyem, STK'ların
Yeşilay modelini özümsemesi ve
kendilerine benzer bir yol çizmesi.
STK’ların kurumsallaşmaya
mesafeli yaklaşımı önlerindeki
en büyük risk. Beşinci güç artık
hayatımızın her alanında ve
büyük bir büyüme potansiyeli var.
Bunu fırsata çevirmek de ancak
kurumsallaşma ile olacaktır.
Sözlerimi merhum Sakıp
Ağa'nın bir sözüyle bitirmek
isterim, "Hiçbir iş insana bağlı
kalmamalıdır, başarıların devamı
için kurumlaşma şarttır."
BEŞİNCİ GÜÇ: STK
Sivil toplum kuruluşlarında
(STK) durum nasıl dersiniz?
Klasik demokrasi anlayışında üç
kuvvet öne çıkmıştır; yürütme,
yasama ve yargı. İletişim
yüzyılıyla birlikte bu üçüne,
dördüncü kuvvet olarak medya
eklendi. Modern demokrasi
anlayışında ise bu zincire yeni bir
yapı eklendi; beşinci güç olarak
kendini konumlandırmış olan
ve "NGO" (Non Governmental
Organisations) diye anılan
sivil toplum kurumları. Acaba
bu gücü oluşturabilecek iş
dünyası örgütleri dışında kaç
adet STK'mız bulunmakta?
Türkiye'de sivil toplum
kuruluşları, organizasyon
yapısı ve imkânları açısından
yaptığı işleri ne kadar büyümüş
olsa da, kurumsallaşmaktan
ısrarla kaçınıyorlar. Akabinde
yaşanabilecek ilk krizdeyse onca
imkân ve kapasite dağılıyor.
Son dönemde Türkiye'de
sivil topluma verilen destek
inanılmaz ölçüde arttı ancak
dünya meselelerinde sivil
toplum kuruluşları aracılığı ile
ülke olarak ne kadar liderlik
edebiliyoruz? Kaç sivil toplum
kuruluşumuz tematik alanlarda
dünyada liderlik yapabiliyor?
En önemlisi STK'lar aracılığı ile
literatüre ne kadar bilgi ve ürün
geliştirip katabiliyoruz?
STK'lar kurumsallaşınca
ruhlarını ve misyonlarını
kaybedecekler gibi düşünüyorlar,
zira ruhlarına uygun bir
kurumsallaşma modeli
geliştirmeyi düşünmek daha
zor geliyor. Kendi içinde
kurumsallaşmaya mesafeli
durulmasının yanında bir de
bizdeki kapsayıcı devlet modeli
de gelince STK'lar için yaşamak
STK’LARIN KENDİ İÇİNDE
KURUMSALLAŞMAYA MESAFELİ DURULMASININ
YANINA BİR DE BİZDEKİ
DOMİNE ETME ANLAYIŞI DA
GELİNCE STK'LAR
İÇİN
YAŞAMAK VE BÜYÜMEK İYİCE ZORLAŞIYOR.
EKİM 2017 23
Kurumsallaşma, sürdürülebilirliğinizi sağlayacak
süreçlerin size özgü belirlenip, hayata geçirilmesi ve
sizin bu çerçevede faaliyetlerde bulunmanızdır.