Yeşilay Dergisi-Mart 2014-Yeşilay Haftası Özel Sayı - page 77

Amerika’da psikoloji ve filozofiye istinaden (Kristiyanis)
mektebi salikleri birçok hastalıkların tedavisi için tek bir
serum bulmuşlardı. Bu serumun tesir-i şifa bahşasına o
kadar mutmain idiler ki onunla en gayr-i kabil-i şifa hasta-
lıkların saratan gibi illetlerin bile iyi olacağını iddia ediyorlar-
dı. Bu kanaat güya bu mektep saiklerini büyük müesseseler
açmaya ve usul tedavilerini birçok şakirtlere öğretmeye ka-
dar vardırmıştı. Hele bu mekteplere devam ederek şifayab
olan hastalar o kadar çok, bu usul-i tedaviye afiyetlerini
medyunların şükranı o kadar gürültülüydü ki birçok erbab-ı
fennin nazar-ı dikkatini celp etmekten hali kalmıyordu.
Bunlar basit üfürükçü ve sihirbazlar yahut nebatatla has-
talıkları iyi eden şarlatanlar da değildi. Mamafih hayatiyat
ilminin esaslarına riayet ederek bir serum keşfedecek kadar
mütefennin de sayılmazlardı. Hatta mesmerizm ve bre-
dizm (hipnotizma ile tedavi etmek) devrelerinden sonra bir
zaman pek makbul bir usul-i tedavi olan hipnotizmaya da
müracaat etmiyorlardı. Ne manyetizör, ne hipnotizörlerdi.
Basit bir şarlatan da telakki edemezdik. Tarz-ı tedavilerine
kendilerinin büyük bir itimat-ı kalpleri olduğu için bir dokto-
run saliki, bir prensip sahibi adamlardı. Şifa-bahş tesirlerin-
den istifade eden hastaların niklere vardığını bir daha tekrar
edelim… O halde bu kadar müthiş hastalıkları izale eden bu
ilaç neydi? Bir ameliyat mı? Bir serummu? Veya ifrazat-ı
dahiliyeye istinaden tatbik edilen bir oputerapi (tedavi-i
biluzuv) miydi? Hayır. Bunların hiçbiri değildi. Büyük mek-
teplerin iddiasınca hastalıkların çoğu korkudan ileri geliyor.
Hasta olacağım ve ölüm korkusu adamda bu gibi tezahüra-
ta sebep oluyor. Hastalık bir adama kendi kendine veya ha-
riçten bir telkin yüzünden geliyordu. Bu gibi hastalıklardan
kurtulmak için en müessir ilaç da hastaya ümit ve cesaret
aşılamaktır. İnsan kabil-i telkindir. İnsanın birçok seciyeleri
fıtri olmakla beraber muhitinden ilave olunmuş pek çok
şeyler de vardır. Şark muhitinde yetişenler daha sıkılgan ve
utangaçtır. Rumelililer sözlerini yaya yaya başını sallayarak
ciddi ve ağır konuşur. Lazlar çok ve süratli söylerler. Telkinin
tesirini daha şahsi düşünelim. Çoğumuz kendimizdeki
şöhrete ve kabiliyete herkesten sonra iman ederiz. Bizde
görülen hal şayan-ı medh ise muhitimizden aferinlere layık
oldukça kalbimizde iptidaen bir şüphe hasıl olur. Bilahare
tekrar eden bu telkinler bize böyle bir kanaat getirir ki biz
bir şeyiz. En lüzumsuz ve kıymetsiz şeylerin propaganda
tesiriyle nasıl halk nazarında yükseldiğini görüyoruz. Tabi
bu kanaati hasıl etmekte muhitin şehadetlerine inanmanın
tesiri vardır. Fakat doğruluğuna inanmadığımız şeylerde de
zamanla, telkin tesiriyle bu kanaat hasıl olmaya başlar. Me-
sela her günkü gibi pek zinde uyandığımız bir sabah ilk rast
geldiğiniz dostunuz size dese ki bugün pek zayıf görünü-
yorsunuz. Acaba uyumadınız mı? Bu sözü hemen reddeder
ve her zamanki gibi afiyette olduğunuzu söylersiniz. Bu
telkin sizde hiçbir nahoş tesir yapmadan geçer gider. Yarım
saat sonra tesadüf edeceğiniz birkaç dostunuz tesadüfle
veya laf olsun diye ayni şeyi söylerler. Kalbinizde bir şüphe
uyanmaya başlar. Birkaç defalar dediklerinin doğru olup
olmadığını tetkik için aynaya koşarsınız.
(devam edecek)
Nikbinlik
ve
Cesaret
(İyilik Hali)
Sayı 33, 30 Mart 1341 (1925) Pazartesi
yesilay.org.tr
YESiLAY
Mart
2014
75
1...,67,68,69,70,71,72,73,74,75,76 78,79,80
Powered by FlippingBook