Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  19 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 19 / 84 Next Page
Page Background

işe yarar uygulamaların

yapılmasını, sorun çözücü

ve/veya önleyici pratiklerin

geliştirilmesini istiyorlar.

Sadece uygulama yapan değil

aynı zamanda çalıştıkları

alanda politika geliştirmesini

ve karar vericileri etkilemesini

bekliyorlar. Bütün bu

beklentilere bakıldığında

Türkiye’deki STK’ların

karnelerinin pek de iyi olmadığı

aşikâr. Bu bağlamda gidilecek

çok yolumuzun olduğu

söylenebilir. Türkiye’deki

STK’lar zikredilen hususlardan

daha çok görünür olma telaşı

içindedir. Görünürlük ile etkinlik

arasında doğrudan bir ilişki

kurmaktalar. Uygulamanın,

politikanın görünür olması

başka STK’nın görünür olması

başka. Dünya ile kıyaslandığında

bu görünür olma arzusunun bizi

birçok açıdan geride bıraktığını

söylemek mümkün.

Türkiye’de 2000 yılı

sonrasındaki STK

yapılanmalarında büyük bir

değişim ve çeşitlenme söz

konusu. Bunun hakkında ne

düşünüyorsunuz?

1996 yılında İstanbul'da

gerçekleştirilen Habitat-II

Konferansı ve 1999 yılındaki

Marmara Depremi, Türkiye’deki

STK’ların tarihinde önemli bir

yere sahiptir. 2000’li yıllarda

STK’ların görece sayısını

artmasında ve etkinliklerinin

oluşmasında bu iki tarihin

önemli olduğunu düşünüyorum.

Habitat-II Konferansı

çerçevesinde STK’lara önemli

roller verilmesi, Türkiye’de

STK’ların önemine dair bir

farkındalığa neden olduğu

söylenebilir. Marmara Depremi

ise devletin yetişemediği

hak eksenli çalışmaların

etkinlikleri olabilmektedir.

Bununla beraber bu iki gruptaki

STK’ların etkinliğini azaltan

hususlar bulunmaktadır:

İdeolojik ayrışma, yenilikçi

pratikler üretememe, yapısal ve

yönetsel sorunları aşamama,

STK alanında teorik bir birikim

oluşturamama. Zaman zaman

STK’ların etkinlikleri artsa

da zikredilen bu hususlar,

etkinliğin sürdürülebilirliğini

azaltmaktadır.

İnsanların STK’lardan

bekledikleri neler? Türkiye bu

beklentileri karşılama açısından

dünyaya göre ne aşamada yer

alıyor?

İnsanların STK’lardan farklı

beklentileri var. Bu beklentiler

STK’lara ne tür bir işlev

yüklendiğiyle yakından

ilişkili. Bu nedenle ortaklaşan

beklentilere odaklanmak daha

doğru olabilir. Bunlar çokça

zikredilen, klişe beklentiler

olarak kabul edilebilir ama

önemli olduğunu düşünüyorum.

Örneğin, katılımcılık. İnsanlar

parçası oldukları, birlikte

inşa ettikleri fikirlerin ve

eylemlerin içerisinde yer almak

istiyorlar. Aslında STK’ların

oluşum dinamiği tam da bu

noktaya oturur. STK’ların

organizasyonel yapılanması/

örgütlenme biçimi bu nedenle

önemli. Mesela gençlerin

rahatlıkla çalışabileceği

modeller olması, uzun süren

STK başkanlıklarının olmaması

örgütlenme biçimi açısından

temel hususlar. İnsanlar

STK’ların açık, şeffaf, hesap

verebilir olmasını bekliyor.

Gönüllülük süreçlerinin net

ve tanımlanmış olmasını,

gönüllülere değer verilmesini,

bir alanda STK’ların hızlıca

örgütlenebilme kapasitesine

sahip olduklarını görmelerini

sağlamıştır. Bununla birlikte

her iki tarihte de Türkiye’deki

STK’lar dünyadaki farklı

STK’larla etkileşim içerisine

girmişlerdir. Bu etkileşimin de

STK’ların kendilerini yeniden

yapılandırmasında önemli bir

etkisi olmuştur. Ayrıca 2000’li

yıllarla birlikte AB fonlarının

kullanılmaya başlanması ve

AB’nin STK’ların kapasitelerinin

geliştirilmesine yönelik hibe

ve fonlarının devreye girmesi

özellikle yerel STK’ların

gelişmesinde itici güçlerden

biri olmuştur. Bunun yanı sıra

özellikle yardım alanında çalışan

STK’ların Afrika, Ortadoğu,

Uzakdoğu gibi dünyanın

çeşitli alanlarda yürüttükleri

çalışmalar sırasında hem

yerel hem de uluslararası

kuruluşlarla tanışmaları,

ilişki ve işbirliği geliştirmeleri

bir diğer önemli faktördür.

Dolayısıyla yerelde ortaya

çıkan sorunlar ve uluslararası

alandaki etkileşimin artması

Türkiye’de STK alanında büyük

bir değişimin ve çeşitlenmenin

yaşanmasına neden olmuştur.

Bu süreçte önemli ölçüde

kapasite gelişimleri sağlansa

da STK’ların faaliyet türlerinde

yeterince çeşitlenmenin olduğu

söylenemez. Zira Türkiye’de

hemen her alanda olduğu gibi

uzmanlaşma yerine birbirini

taklit etme motivasyonunun

daha etkin olduğu görülmektedir.

Bununla birlikte bu kadar

uluslararası etkileşime rağmen

hâlihazırda STK’ların önemli bir

kısmının bahsedilen sorunları

(organizasyon yönetimi,

katılımcılık, şeffaflık vb.)

aşabildiği söylenemez.

“Türkiye’deki

STK'ların

çoğudahaçok

görünürolma

telaşı içindedir.

Görünürlük ile

etkinlikarasında

doğrudan

bir ilişki

kurmaktalar.

Uygulamanın,

politikanın

görünürolması

başkaSTK’nın

görünürolması

isebambaşkabir

şeydir.”

EKİM 2017 19