

sağlık
Yeşilay
40
gözlemlendiyse bir psikiyatrist
ve psikolog ile görüşmesi çok
önemlidir.
Kanser hastalarına
yönelik terapide çeşitli
sanat dallarından da
yararlanıyorsunuz. Bunların
tedavide nasıl etkisi oluyor?
Sanatı psikoterapide
kullanmak pek çok açıdan
bize güzellikler sunuyor.
Bunların başında, “kanseri
bir süreliğine unutturabilme”
gücünü söyleyebilirim.
Kanser deneyimi yaşayan
kişilerin gündelik hayatta
en büyük arzuları bazen bir
anlığına kanser yokmuş gibi
hissedebilmek. Bu ihtiyaçta
olan kişiler konuşma odaklı
terapileri tercih etmezler,
onlara unutmak istedikleri
kanseri 50 dakika boyunca
tekrar konuşarak hatırlatacak
bir deneyim gibi görünür.
Bedenlerinde yaşadıkları geçici
ya da kalıcı değişimler (örneğin
kemoterapi sonrası saçları ve
kaşları dökülmüş veya kilo
kaybetmiş olabilir) sebebiyle
sabah banyoda yüzlerini
yıkarken de, kaldırımda
yürürken de, bir randevu
veya yaz tatili planı yaparken
de hastalık hep aklındadır.
Sanat terapileri, kanserin
zihindeki bu yorucu işgalinden
bir anlığına kurtulmamızı
sağlar. Kişi, terapide “o an”a
yoğunlaşarak kendisine
sunulan boya, ip, kil, lastik,
müzik vb. malzemelerle bir
akışa girer. Sanatın terapide
yerini almasının en önemli
sebebi, onun “iyileştirici
gücü”dür. Sanat aracılığıyla
bedenin de terapinin içinde
olduğundan bahsedebiliriz.
Bedensel bir hastalık olarak
kanserin yarattığı ruhsal ve
zihinsel etkilenimlerle baş
etmek isteyen kişilere aslında
yine bedeni de katarak destek
vermenin çok etkili bir yöntem
olduğunu söyleyebiliriz.
Nispetenuzun
sürentedavi
sürecindehemen
herkesingeçmişe
dönüpyaşamını
tekrargözden
geçirdiğini
söyleyebiliriz.
Budeğerli
gözdengeçirme
fırsatıylakişi,
kendisinindaha
huzurlu,mutlu,
iyi olabileceği
çıkarımlar
yapabilir, kararlar
alabilir.
Yakını kanser tanısı almış
bir kişi bu durumdan nasıl
etkileniyor? Bu anlamda hasta
yakını olan danışanlarınızda
gözlemledikleriniz neler?
Kanserde hasta yakını da ruhsal
ve zihinsel olarak hasta kadar
ve hasta gibi etkileniyor. Bu
sebeple, psikolojik destek hasta
yakını için de öneriliyor. Ancak,
bizim kültürümüzde hasta
yakınları, fedakâr bir şekilde
bakım verirler. Genellikle,
kendilerini neredeyse tamamen
ihmal ederek, adeta kendilerini
hastaya adarlar. İştahsızlık,
uykusuzluk, çökkünlük,
yoğun kaygıyla birlikte
herhangi bir ihtiyaçlarında
kendilerini ertelediklerinden
bu uzun vadede çeşitli sağlık
problemlerine dönüşebilir. Bu
anlamda, hasta yakınlarına
en azındanmümkünse
nöbetleşme yöntemiyle
kendilerini dinlendirmelerini,
başkalarından destek ve yardım
isteyebileceklerini, yorulmaya
hakları olduğunu, onlara iyi
gelen keyif aldıkları etkinlikler
varsa olabildiğince devam
etmelerini (seyrek de olsa
arkadaşlarıyla kahve içip sohbet
etmek, yürüyüş yapmak, bir
hafta sonu seyahat etmek gibi),
ihtiyaç duyuyorlarsa onların da
psikolojik destek almaya hakları
olduğunu belirtmemiz gerekir.
İkinci durum ise, herkesin
zorluklarla baş etme yöntemleri
farklıdır. Ailede herkes kansere
farklı tepki verebilir; hastalıkla
farklı şekillerde baş ediyor olabilir.
Örneğin, kanserli olan kadının
eşi hastalıkla inkâr ederek baş
edebiliyorsa eşinden halen her
gün yemek yapmasını isteyebilir
ya da eşine ihtiyaç duyduğu
bakımı veremeyebilir. Kimi insan
tekrar tekrar hastalığı anlatmak
isterken kimisi hiç konuşmak
istemeyebilir. Bu durumda “Beni
önemsemiyorlar”, “Umurlarında
değilim”, “Benden uzaklaştı” gibi
yanlış düşüncelere ve çatışmalara
sebep olabilir. Tedavi sürecinde
anlayış, uyum ve birbirinden
destek ve güç almak için aile olarak
da danışmanlık alınması faydalı
olacaktır.
Kimi zaman hastalığın kişiden
saklanmasıyla birlikte hasta
ve hasta yakını arasında
karşılıklı inkâr ve yok sayma
durumu oluşuyor. Size göre
bu yaklaşımın sakıncaları var
mı? Kişinin hastalığı hakkında
konuşabilmesinin, duygularını
ifade edebilmesinin ve yaşadığı
zorlukları paylaşmasının
kanserle baş etmeye olumlu
katkıda bulunduğuna inanıyor
musunuz?
Hastaya hastalığının
söylenmemesinin sanıldığının
aksine pek çok açıdan sakıncaları
var. Genellikle korumak amacıyla,