

dosya
yıla geldiğimizde öncelikle
uluslararası arenada 100 ülkede
Yeşilaylar kurmak istiyoruz.
Bu ilk hedefimiz diyebilirim.
Ayrıca bu yıl itibarıyla her
şehirde bir YEDAM olmasını
da hedefliyoruz. Belki 100.
yılda 100 tane YEDAM olacak.
Bu, bütün bağımlıların,
yakınlarının, bu anlamda
ihtiyaç duyan herkesin ücretsiz
psikoterapi görebildiği yapıların
ülke çapında yaygınlaştırılması
anlamına geliyor. Bununla
beraber, artık uluslararası
arenada daha çok söz sahibi
olan bir Yeşilay var. Yeşilay
Rehabilitasyon Modeli’nin ilkini
bu yıl açarak çalışmalarımıza
başladığımızda, dünyaya da
örnek teşkil edecek bir model
sunmuş olacağız. 20’den
fazla ülke incelenip, 10 ülke
gezildikten sonra sosyal ve
kültürel yapıya da uygun olarak
oluşturduğumuz rehabilitasyon
modeli Türkiye’ye özgü bir
model olacağı için aslında yeni
bir şey söyleyecek. Dolayısıyla,
bu da 100. yıla girerken bizi
başka bir yere taşıyacak farklı
bir projemiz olacak diye ümit
ediyoruz.
Ülkemizde, toplumumuzda
bağımlılıklar konusunda bilinç
düzeyimiz nedir? Bağımlılığa
bakış açımız hakkında ne
söylemek istersiniz?
Aslında bu konuyu iki şekilde ele
almak gerekiyor. Bir noktada bu
konu kanayan bir yaramız. En saf
haliyle baktığınızda, bağımlılıkla
çalışan bir STK olduğumuz için
bazen Yeşilay’a evin üvey evladı
gibi davranıldığını düşünüyorum.
Bağımlılık alanında çalıştığımız ve
birçok insan bazı sorunları görmek
istemediği için sizi bir STK olarak
da görmüyor. Siz aslında toplumda
kanayan bir yaraya dokunuyorken
onlar sizi öteleyerek çok da
içlerine almak istemiyorlar. Yani,
görmek ve bu gerçekle yüzleşmek
istemiyorlar. Dolayısıyla burada
bir bağımlılığı reddetme ve aslında
Burada da maalesef toplumda bir
bilinç eksikliği var. Ebeveynler hâlâ
çocuklarını susturmak için ellerine
telefon veya tablet veriyorlar.
Bunun da ötesinde ebeveynler
de kendilerini telefon ve tablet ile
meşgul ediyor, bu da çocuklara
olumsuz rol model olmaları için
yeterli oluyor. Bağımlılığın bu
noktasında toplumda gerekli
bilincin hâlâ olmadığı görülüyor.
Buralardaki bilinç noktasını
biraz daha artırmamız gerekiyor.
Toplumda bunun henüz tam
olarak anlaşıldığını ve kabul
gördüğünü düşünmüyorum.
Size göre bağımlılığın
psikolojik ve sosyolojik
nedenleri neler? Genç ve yeni
kuşakların bağımlılıklarla
ilişkisi, teması nedir? Ailelerin
bu noktada hassasiyet
göstermesi gereken noktalar
hakkında bilgi verir misiniz?
Bağımlılıkla ilgili ilk sorulan
soru şu oluyor: Neden bağımlı
olunuyor? Aslında bunun tek
bir cevabı yok. Kimi zaman
“Aman çok da dokunmayayım.”
minvalinde bir yaklaşımın var
olduğundan bahsedebiliriz.
Toplumsal olarak öncelikle bu
yaklaşımı kırmamız gerekiyor.
Çünkü bağımlılık dediğimiz, her
an hepimizin başına gelebilecek
bir durum. Çalışmalara baktığımız
zaman, çocuklar arasında herhangi
bir maddeye başlamanın ilk noktası
merak, akran veya arkadaş teşviki
olabiliyor. Yani bu da şu demek; her
birimizin çocuğu, kardeşi veya bir
yakını bu noktaya kolayca gelebilir.
En önemlisi de bağımlılığın uzun
ve meşakkatli de olsa tedavisi
olan bir hastalık olduğu. Kişinin
kendi isteği olduğu sürece aile ve
toplumdesteği ile beraber yeniden
hayata kazandırılabiliyor olması
bağımlılıkla ilgili ilk bilmemiz
gereken konulardan biridir.
Toplum olarak bağımlılıklarla ilgili
ikinci problemi, özellikle teknoloji
bağımlılığı noktasında görüyoruz.
En son Dünya Sağlık Örgütü
online kumarı ve online oyunu
da hastalıklar kitabı olan DSM
kitabına eklemek üzere karar aldı.
2013 yılı tüzüğüne kadar sadece önlemede var olan
bir Yeşilay iken 2013’ten sonra artık müdahale eden
yani terapiler yapan, rehabilitasyon alanına giren,
daha görünür, insanlara daha birebir dokunan bir
Yeşilay var. Bana göre bu çok kıymetli bir şey.
Yeşilay
20
YEŞİLAY DÜNYADA ÖNCÜ