Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  61 / 248 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 61 / 248 Next Page
Page Background

Röportaj: Sümeyya OLCAY

Fotoğraf: Semih AKBAY

kurtarmaya çalışıyor, okullarda

da kolları var. Ee biz niye burada

olmayalım? Başladık okullarda

çalışmaya. Konferanslar verdik,

münazaralar yaptık, öğrencilerle

sürekli bir araya geldik.

“SİNEMA KULÜBÜ KURDUK.

FİLM DE ÇEKMEK İSTEDİK,

PARAMIZ YOKTU”

O devirde “zikretmek” kelimesi

bile din dışı telakki ediliyordu.

65’lerde Rahmetli Yücel

Çakmaklı’nın başkanlığında

üniversite de bir de sinema

kulübü kurduk. Rahmetli

Şişli’de bir sinema tuttu, haftada

bir film izlerdik. Mesela bir

film var halen unutamam.

La Ballade du Soldat, Bir

Askerin Türküsü. Siyah beyaz.

Müthiş bir şey. Okullardan da

gençleri topluyoruz, sinema

izlettiriyoruz, konferanslar

veriyoruz. Al sana zararlı

alışkanlıktan uzak durmak için

en güzel alternatiflerden biri.

Sonraları sinema kulübümüze

karşı çıkanlar oldu, günahtır vs

deyip. Aslında biz bir de film

çekmek istiyorduk ama paramız

yoktu. Bir arkadaşımızın babası

da zengin, “Git babana söyle

bize yardım etsin” dedik. O da

Hocaya sorayım demiş. Hoca

da “Aman zinhar demiş, bir

defa sinemaya giden 70 bin

sene cehennemde yanacak vs.”

demiş. Yok öyle bir şey. Ama o

dönemlerde para bulamadığımız

için film çekemedik. İdeolojik

davranıyorduk. İdeolojimiz

milli kültüre, değerlere bağlı

olmak. 65-67 yılları arası

dünyada öğrenci olayları olduğu

gibi ülkemizde de vardı. Biz

de Milli Talebe Birliği, Yeşilay

gençliği olarak bu olaylara

karşı mücadele veriyorduk.

Münazaralarımız da bu anlamda

çok heyecan vericiydi.

G

ençlik yıllarınız

Yeşilay’da geçti. Nasıl

tanıştınız?

1960’lı yıllarda bütün milliyetçi,

İslamcı hareketlerin merkezi

Marmara Kıraathanesi’ydi. Çoğu,

doğunun sefilleri anlamında

söylenen esafiri şarktı. Marmara

Kıraathanesi’ne tarihçisinden

profesörüne, tekke şeyhinden

avantüriye kadar herkes

gelirdi. Bir de Kara Ateş Hanı

vardı; Yenikapı taraflarında.

Orası aynı zamanda Aydınlar

Ocağı’ydı. Burada rahmetli

Nurettin Topçu, Necip Fazıl

Kısakürek, Ayhan Songar ve

diğer ilim insanları konferanslar

verirdi. Ayhan Songar 1964’te

Yeşilay’ın başkanıydı. O sıralarda

Milli Talebe Birliği, Türkiye

Tabipler Federasyonu gibi

birçok dernek 60 ihtilalinin

getirdiği baskıya karşı yeni

bir hamle gerçekleştirmek

istiyordu. Yeşilay’da ise Prof.

Dr. Fahrettin Kerim Gökay’dan

kalma rotaryenler vardı. O

sırada biz gençler bir gençlik

şubesi kongresiyle Yeşilay’a dahil

olduk ve rotaryenler yerine

Yeşilay’da yer almaya başladık.

Bunda tabii Ayhan Songar gibi

büyüklerimizin de etkisi var.

Nihayetinde 1964’te bir Gençlik

Şubesi kurduk ve Başkanı

seçildim.

Tam olarak Yeşilay’da

yer almanızın sebebi 60

ihtilaline karşı bir uyanış mı

gerçekleştirmekti?

Yeşilay’ın faaliyeti anti-alkolizm

ve çocukları zararlı alışkanlıktan

korumak, onlara bir Yeşilaycı

aidiyeti kazandırmak. Bizler

çoğunlukla İmam-Hatip ve İslam

Enstitüsü kökenliydik. Yeşilaycı

bir yaşam tarzını yaşıyorduk

esasında. İhtilalin çocukların

zihnine zarar vermemesi için

okullara kadar ulaşmamız

lazımdı. Baktık, Yeşilay gençliği

Erdoğan bir

Yeşilaycıydı. Bir

derdi vardı. Ben

de bu yolda, bu

mücadeleye katkı

sağlayacak bir

Yeşilaycı gençlik

bekliyorum,

Yeşilaycı bir

gençlik görmek

istiyorum.

“Bizler çoğunlukla

İmam-Hatip ve İslam

Enstitüsü kökenliydik.

Yeşilaycı bir yaşam

tarzını yaşıyorduk

esasında. 60 ihtilalinin

çocukların zihnine zarar

vermemesi için okullara

kadar ulaşmamız

lazımdı. Baktık, Yeşilay

gençliği kurtarmaya

çalışıyor, okullarda da

kolları var. ‘Ee biz niye

burada olmayalım?’

dedik.”

MAYIS 2017 61