

ŞUBAT 2019 69
Çünkü camiden sonra bir de
haziredeki türbeleri ziyaret
etmek var. Kanuni Sultan
Süleyman, Hürrem Sultan,
Sadrazam M. Beyatlı Ali Paşa,
Hattat Ali Fuat, Serasker
Hüseyin Avni Paşa, Kaptan - ı
Derya Kayserili Ahmet Paşa,
Safiye Sultan… Herkesler
burada, özellikle Kanuni
Süleyman’ın ve Hürrem
Sultan’ın türbeleri mimari
açıdan da mutlaka ziyaret
edilmeli. Mimar Sinan'ın açık
türbesi ise caminin hemen arka
tarafında. Kendisine ne kadar
saygı ve hayranlık duysak az.
Şehrin bugünkü halini görse,
muhtemelen o bizi sevmezdi
ama olsun, hakkıdır. Türbeleri
ziyaret ettikten sonra finali arka
avludaki muhteşem İstanbul
manzarasıyla yapmalısınız.
Buradan göreceğimiz İstanbul’u
her gün görme ve herkese
gösterme şansımız olsa bu şehir
adına bazı şeyler iyiden yana
değişir kesin.
KURU FASULYECİLER
Süleymaniye’de dolaşırken
burnunuza bazı hoş kokular
gelebilir. Bunlardan en baskın
olanı tabii ki kuru fasulye.
Camiden çıktıktan hemen sonra
karşınızda kuru fasulyecilerin
sıralandığını göreceksiniz. Hepsi
de meşhur! Çoğunda da oturacak
yer bulmak zor. Biz içlerinden en
tarihi olanını (1924), Erzincanlı
Ali Baba’yı tercih ediyoruz.
Siparişlerimizi verdikten sonra da
sabırsızlıkla bekliyoruz. Bir kuru
fasulye lokum gibi ağızda erir mi,
siz de tadınca bu sorunun yanıtını
vereceksiniz…Karnımızı da
doyurduğumuza göre, İstanbul’un
en güzel isimli semtlerinden
Vefa’ya doğru yol alabiliriz artık.
VEFA
Kullanmayı çok sevdiğimiz bir
cümle vardır hani; ‘Vefa, sadece
İstanbul’da bir semt adı…’ diye.
Vefa semti de biz İstanbulluların
vefasızlığından payına düşeni
alan bir diğer güzel semtimiz.
Bizans’tan Osmanlı’ya, kendisine
emanet edilenleri bugünlere
taşımaya çabalamış bu bölge,
aslında dört büyük mahalleden
oluşuyor. Camiler, kiliseler,
türbeler, kalıntılar, yapılar,
konaklar… Burada da yolumuz
sık sık bir tarihi bir değerle
kesiliyor. Ama Vefa denince
hepimizin bir solukta sıraladığı
yerler var asıl. Vefa Lisesi, Vefa
Spor, Vefa Bozacısı gibi. Vefa
Lisesi’ni en çok rahmetli Kemal
Sunal ile anımsarız. Kendisi,
bu dünyadan göçünceye kadar
lisesini her fırsatta ziyaret eder,
anılarına biz sevenlerini de
ortak ederdi. Vefa Bozacısı’nı ise
bilmeyenimiz, duymayanımız
yoktur herhalde. Neredeyse 150
yıl önceki haliyle günümüze
gelmiş, bütün bu zaman içinde
üretimini de, işlevini de,
önemini de korumayı başarmış
biricik İstanbul değerlerinden
biri. Günde yaklaşık 6-7 bin
bardak bozanın - ki bu sayı
kar yağdığında artıyormuş -
satıldığı, ünü ABD’ye kadar
yayılan Vefa Bozacısı, 114
çalışanıyla yılın 12 ayı, her
gün saat 08.00 ile 00.30 arası
hizmet veriyor. Burası aynı
zamanda semtin damarlarına
hayat taşıyor da diyebiliriz. Vefa
Bozacısı’na yaklaştığınızda her
anlamda hareketlilik artıyor.
Karşısındaki Tarihi Vefa
Leblebicisi, yanındaki Sevda
Gazozcusu (Türkiye’nin yerel
gazozlarını keşfetmek için
harika bir durak), onun da
yanındaki Helvacı Baba, biraz
ilerideki Meşhur Unkapanı
Pilavcısı (aslında bu isimle pek
çok mekâna rastlıyoruz, hangisi
en meşhur emin değiliz ama
bildik seyyar pilavcı hikâyesinin
burada başladığı söyleniyor)
derken buralarda kendinizi
sürekli bir şey yemek isterken
bulabilirsiniz, aman dikkat!
Ama ziyanı yok, nasılsa çok
yürüdük…
ĉTUBOCVMhEB ZM
BĆLO TàSFEJS BZO
HFMFOFĈJ TàSEàSFO OFSFTJ
WBS EFSTFOJ[ 7FGB
#P[BDT CJSLBÎ BEN
CJSEFO ÚOF ÎLBS
0 EB LFOUJO
CJSJDJLMFSJOEFOEJS