Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  73 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 73 / 84 Next Page
Page Background

MAYIS 2018 73

BİRTİKE ET İÇİN…

Urfa’da yemekle ilgili pekçok

atasözü ve deyim var. Şehrin

lezzete ve mutfak kültürüne verdiği

önemi anlatan şu söz çok anlamlı:

“ bir tike(*) et için bir deve keser”.

Gerçekten de Urfa mutfağında et

çok önemli, burada et çok seviliyor.

Bunu hem bütün ülkeye yayılan çiğ

köfte sevgisinden hemde kahvaltıda

tirit ya da ciğer yenmesinden

anlayabilirsiniz. Çiğ köfte demişken,

çiğ köftenin Adıyaman’ınmı

yoksa Urfa’nınmı mutfağına ait

olduğu ile ilgili bitmek bilmeyen

tartışmalar var. Urfa’da anlatılan

bir hikayeye göre, Hz. İbrahim’i

yakan Kral Nemrut’un buyruğuyla

dev bir ateş yakmak için bölgedeki

bütün ağaçlar kesilir. Halkın ateş

yakmasına ve odun kullanmasına

izin verilmez. Bir ceylan avlayıp

evine dönen bir köylü, eşine ceylanı

Evi Mutfak Müzesi’ni ziyaret

ederseniz, bize hak vereceksiniz.

Müzeye dönüştürülen bu

eski yapıda Urfa’ya özgü

yemek hazırlama ve saklama

malzemeleri, kilerler ve gündelik

yaşamda yemeğin yerine ilişkin

canlandırmalar göreceksiniz.

Kurutma, turşu kurma, mayalama,

pişirme yöntemlerinin yörenin

mutfağına kattığı çeşitliliği daha

iyi anlayacaksınız. Surların

doğusuna doğru giderseniz,

Mahmudoğlu Kulesi olarak bilinen

yerde Şanlıurfa Kent Müzesi’ne de

uğramanızı öneririz. Bu müzede

sergilenen eserler, kentte geçmiş

yaşamın zenginliğini anlatan eski

objeler. İsot öğütmeden çiğ köfte

için et dövmeye kadar pek çok

şeyin günümüzde halen yüzlerce

yıl önceki gibi yapıldığını görmek

sizi şaşırtacak.

bölümünde, Göbeklitepe’deki

buluntuların bire bir replikaları

var. Elbette Urfa’ya gitmişken

Göbeklitepe’yi de ziyaret edersiniz

ancak sit alanı olduğu için

Göbeklitepe’de eserlere çok fazla

yaklaşmak mümkün değil, bu

nedenle Şanlıurfa Müzesi’nde çok

daha yakından görerek inceleyebilir

ve fotoğraf çekebilirsiniz.

Şanlıurfa Müzesi’ne geniş zaman

ayırmakta fayda var, çünkü

müzenin hemen yanında, içindeki

Roma döneminden kalma çok

zenginmozaikleriyle Haleplibahçe

MozaikMüzesi yer alıyor. Her

iki müzeyi ziyaret ederken de,

bölgede tarih boyunca ticaret

ve medeniyetin ne denli canlı

olduğunu görebiliyorsunuz.

ŞEHRİN KALBİ: ESKİ KENT

MERKEZİ

Urfa, diğer bütün eski kentler

gibi surlara çevrili. Bugünkü

Urfa, surların dışına doğru epey

genişlemiş olsa da, surların

içindeki eski şehir merkezi

canlılığını koruyor. Mimaride

önceleri beyaz, zamanla güneş ve

havayla temas nedeniyle sarımsı

bir renge bürünen Urfa taşı

kullanımı ağırlıklı olduğundan,

eski şehrin sokakları, hanları ve

binalarında bu sarımsı renk hakim.

Kent merkezinde bakırcılar,

kumaşçılar, baharatçılar ve yerel

ürünler satan pek çok dükkan var.

Yerel yiyecek-içecekler satan pek

çok küçük restoran da…

Restore edilmiş Gümrük Hanı,

avlusunda çayhanelerin yer

aldığı, Urfa usulü çay ya da mırra

içebileceğiniz -ki menengiç kahvesi

gibi kahve çeşitleri de Urfa’da çok

seviliyor- tarihi bir yapı. Yıldız

Sarayı, şimdilerde otel olarak

kullanılan, iç avlulu eski konaklara

örnek, korunmuş bir yapı. İçinde

otele ait yerel yemekler sunan

bir restoran da var. Urfa’da şu

restorana gidin diye tavsiye vermek

çok zor. Çünkü küçücük bir ciğerci

ya da ara sokaklarda kalmış bir çiğ

köftecide bile yepyeni lezzetlerle

tanışabilirsiniz. Eğer Hacıbanlar

Urfa, diğerbütün

eski kentler

gibi surlara

çevrili. Bugünkü

Urfa, surların

dışınadoğruepey

genişlemişolsa

da, surların

içindeki eski şehir

merkezi

canlılığını

koruyor.

Harran Evleri, ilginç kubbeleri ile dünyada benzeri

olmayan bir yerel kerpiç mimari örneği sergiliyor.

Tarihi

Urfa Kalesi

Geleneksel

Harran Evi