Malumdur ki Fransa’nın en büyükmenba-ı serveti
bağları ve bu bağların üzümlerinden imal olunan
şaraplarıdır. Altmış sene evvel Amerika’dan sirayet
ettiği kuvvetle zannedilen (filoksera) böcekleri
Fransa’nın bağlarını fevkalade harap etti. Ve üzüm
mahsulü hasıl olanmiktarın sülüsü derekesine düşerek
sülüsani mahv-ı tebah oldu. Bu yüzden birkaçmilyon
insan perişan olmuş, Fransa’nın âlemdeki mevki-i
ticarisi fena halde sarsılmaya başlamıştı. Alakadar ve
dur endiş olanlar onmilyon frank (evet, beş yüz bin
Fransız altunu) cemederek flokseraya çare-i indifa
bulacak kâşife verilmek üzere, Fransa bankasına tevdi
ettiler. Kimyada o zamana kadar- ve belki hala öyle-
misli görülmemişmütebahhir olan (Bertlo) hayat-ı
ilmiyesinin en faal ve feyyaz devrine dâhil olmaya
başlamıştı. Bundan başkaMösyöBertlo o kadar ilm-ü
kemaliyle beraber arayış-ı dünyeviyemeclup rütbeye,
nişanlara, unvanlara ve buna nazaran hükmedilebiliyor
ki parayı pek ziyade sevmeklemeşhur bir adamdı. On
milyon frangı cemedenler, bankanın tevdi makbuzunu
kimyager şehre getirirler. Betlo, zaten hala vakıf ve
vatanının bu yüzden duçar olduğu felakete bittabi
herkes gibi müteessifti. Gelen heyeti hüsnü kabul
ederek isimvemahal ikametlerini muhtevi pusula
ile birlikte onmilyon franklıkmakbuzu yazıhanesinin
bir gözüne itina ile yerleştirir. Ve bu günden itibaren
tetebbüat-ı âlimanesine başlar. Aradan ne kadar
zaman geçmiş olduğunu şimdi hatırlayamıyorum.
Bertlo, filoksaraya ait keşfiyatını itmam ile vatanını
kurtarmayamuvaffak olmuş ve davet ettiği anı fil
beyan heyete keşfinin formülünü tevdi ederken,
bankanınmakbuzunu iade ederek,
- Bu onmilyon frank, filoksera yüzünden bir daha
kendilerini toplayamayacak kadar perişan olan
bağcılara tarafımdan naçiz bir hediye olsun. Bilirsiniz ki
ilimpara için çalışmaz. Ve bir keşfin bedelini ödemeye
dünyanın hazineleri kafi değil, demiştir.
Ve filhakika böyledir. Bu bin lirayı RefikBey vatanına
hadimbirmahalle sarf etmezse ilmini hizmetini pek
ucuz adeta bad-ı heva satmış olur.
Yeni Türk
SüleymanNAZİF
ANİ ÖLÜMLERDEN
Beyin damarlarının çatlaması nasıl olur?
Ve korunma usulleri (nüzul)
Son günlerde birçok ani ölümvakalarına şahit oluyoruz.
Her gün yeni bir isimsessizce aramızdan ayrılıyor. Dünya
işlerine doymadan veda ediyor.
Adliye hekimliğinde ani ölümlerin ehemmiyeti çoktur.
Bu gibi vakalar karşısında o daimamüteyakkız
bulunur. Muhakkak sebebini araştırır. Çünkü işin içinde
zehirlenme ve yahut diğer sebepler, suikast bulunabilir.
Ani ölümlerin sebepleri muhteliftir. Bunlardan bu
nüshamızda beyin damarlarının çatlaması suretiyle
vuku bulanları izah edeceğim. Bazı adamlar eski mizaç
tasniflerine göre demevidirler.(kanlı) Kanları fazladır.
Yüzleri çok defa kızarmış bir haldedir. İşte bunlar bu gibi
ölümlere çokmüsaittirler. Bundan başka herkeste yaş
ilerledikçe damarlar sertleşir, elastikiyeti bozulur.
Bu adamların nabızları dolgundur. Buna hekim
dilinde “tasallüb-i şarayin” namı veriliyor. Damarların
sertleşmesi demektir. Çok tütün içenler, et
yiyenlerde damar sertleşmesine sık tesadüf ederiz.
Hatta bundan dolayı bazı adamlar tütün içmez,
içki kullanmaz, et yemez. Et ve sütle taayyüş
ederler. Damarlar sertleştikten sonra kanın rahatça
vücudu dolaşamadığını yukarıda söylemiştim.
Cidarları sertleşen damarlar kanın hücumuna,
ağırlığına tahammül edemezler. Ağır bir iş yaptığı,
hiddetlendiği zaman bünyeye hücumeden kanın
ağırlığına dayanamayarak çatlayıverirler. İşte bu beyin
çatlamasına halk arasında selamen kavlen nüzul derler.
Şeytan çarptı diyerek o adamı adeta hakir görürler.
Bazısında damar çatlaması şiddetli olur. Hiç açılmaksızın
öbür dünyaya göç eder. Bazısında ise hafif olur. Çoğunda
dili de tutulur, konuşamaz. Sorulan sualleri anlayamaz.
Yahut sualleri anlar, cevap vermek için kelimeleri
bulamaz. Yavaş yavaş zaman geçtikçe dili açılmaya
başlar. Bir taraf omuzu sarkıktır. O tarafın kol ve ayağını
oynatamaz, meflûçtur. Yüzünün biçimi bozulmuştur.
Dudak etleri bir tarafa çekilmiştir. Bunların hepsi
zamanla düzelir. Yalnız bu gibi bir hal vukuunda evvela
hekime koşmalıdır. Her hastaya göre tedavi değişir.
*Hilal-i Ahdar, YeşilayCemiyeti’nin ilk ismidir. Aynı
zamanda 1925yılından bu yana yayınlananYeşilay
Dergisi’ne de adını vermiştir.
İlmin Kıymeti
Hilal-i Ahdar, 13 Nisan 1341 (1925)*
yesilay.org.tr
81
YEŞiLAY
•
MART 2015