

TBĈML
Yeşilay
36
egzersizin kalp ritmini
düzenlemek ve kalbin kan akışını
artırarak kalp krizini azaltmak
şeklinde etki gösterdiğini ifade
ediyor. Fiziksel aktivitenin insülin
salınımı ve şeker metabolizması
üzerinde yapacağı olumlu
etkilerle damar içinde oluşacak
ļYRY YRYXQEQEO
KIVIOMV OM JM^MOWIP
LEVIOIXWM^PMO XQ
HR]EHE }PQI RIHIR
SPER VMWO JEOX}VPIVM EVEWØRHE WX
WØVEPEVHE ]IV EPQEOXEHØV
problemlerin de önüne geçtiğini
belirten Uz. Dr. Bekler, bu yolla
kardiyovasküler hastalık riskinin
de azalacağını vurguluyor ve
ekliyor: “Aynı zamanda spor
yapmak, stres hormonlarını
düzenleyeceği için diğer birçok
hastalığın da önüne geçecektir.”
HAREKETSİZLİK SIRT,
BOYUN VE DİZ AĞRILARINA
YOL AÇIYOR
Hareketsizliğin kas-iskelet
sistemi üzerindeki etkilerine
de değinen Uz. Dr. Bekler,
“Hareketsiz yaşam özellikle
kaslarda zayıflamaya yol
açmasının yanında kilo
alımına da neden olacağından
eklemlere binen yükü de
artıracaktır. Buna bağlı olarak
sırt, boyun ve dizlerde ağrı
gibi sonuçlara yol açar.” diyor.
Kemik metabolizmasının da
yavaşlayacağına dikkat çeken Uz.
Dr. Bekler, hareketsiz kalmanın
kalsiyum-fosfor dengesinde
bozulmaya yol açarak kemiğin
daha kırılgan hale gelmesine yani
osteoporoza sebep olabileceğini
belirtiyor. Televizyon ve
bilgisayar kullanımının
günde en fazla 2 saat şeklinde
sınırlandırılması gerektiğini
vurgulayan Uz. Dr. Bekler, “Bu
aktiviteler yerine hafif tempolu
koşu veya yürüyüş gibi zihin
ve beden sağlığımız açısından
faydalı aktiviteler yapılması
tercih edilmelidir.” diyor.
Hareketsiz yaşamın
psikolojimiz
üzerindeki
etkilerini
değerlendiren
Klinik Psikolog
Nuray Sarp
Kulkara, dünyaca
ünlü İngiliz
fizikçi Newton’un
birinci yasasını
hatırlatıyor: “Eğer bir cismin üzerine
etki eden net/toplam kuvvet sıfır ise,
durmakta olan bir cisim durmayı, hareket
etmekte olan bir cisim ise aynı yönde ve
hızda hareket etmeyi sürdürür.” Fizikte
bu eylemsizlik halinin “atalet” olarak
tanımlandığını söyleyen Klinik Psikolog
Kulkara, TDK’da bu kelimenin anlamının ise
“işlemezlik, tembellik” olduğunu belirtiyor.
Klinik Psikolog Kulkara sözlerini şöyle
sürdürüyor: “Tembel, iş görmeyi, çalışmayı
sevmeyen, çaba göstermekten, sıkıntıdan
kaçan, üşengeç kimsedir. Atalette kişiyi
harekete geçiren bir kuvvete rastlamadıkça
sonsuza değin hareketsizliğini koruması ve
harekette bulunan bir cismin de bir engelle
karşılaşmadıkça aynı sürat ve aynı güçle
kesintisiz olarak hareketine devam etmesi
hali vardır. Tanımlar arasında bilinçlilik farkı
mevcuttur.” diyor. Eylemsiz kalabilmenin
kendi içinde direnç barındırdığını ifade
eden Klinik Psikolog Kulkara bütün
bunların istekten bağımsız olabileceğini
söylüyor. Kulkara, bu noktada son yıllarda
karşımıza çıkan bilinçli bir atalet hali olan
“oblomovluk” kavramına dikkat çekiyor.
Oblomovluğu, “her şeyin farkında olma,
ancak ilerlemenin isteksizliği” olarak
tanımlayan Klinik Psikolog Kulkara
bu isteksizliğin yoğunluğunun bir nevi
tükenmişlik yarattığını ifade ediyor. “Kişi
gittikçe varoluş sorunları yaşamaya başlar,
sosyal yaşamdan kopar, vazgeçer ve sürekli
vazgeçer…Aklına gelen fikirler, düşünceler
o kadar çoktur ki ancak bunları ele alabilecek
istek bir türlü oluşmaz. Hareket etmedikçe
uyuşukluk hali devam eder ve bu sıkıntılı bir
haldir. Kişiyi içten içe yorar.”
Klinik Psikolog Kulkara, hareketsizlik
halinin hayatımıza hangi yollarla sızdığı
ve bizi ne hale soktuğu sorusunu ise şöyle
yanıtlıyor: “Birinci yolda, o kadar çok
diğerinin baskısı ve hedefleri vardır ki
kişi kendini, isteklerini, ne olduğunu, ne
sevdiğini, nelerden beslendiğini unutur ve
hep talepleri karşılamaya çalışırken kendini
erteler. Bu erteleme ise çok pahalıya mal
olur. İnsanoğlunu yöneten zihin bir noktada
'Dur artık' der ve bir nevi “Duraklat” tuşuna
basar. İnsanı doyuran zevk veren şeyler o
kadar azalmıştır ki, kişi giderek deprese
olur. Depresyon kapıya geldiğinde, zihinsel
sorgulamaların ve enerjisizliğin gelgiti içinde
insan hareket kabiliyetini gittikçe kaybeder
ve dış dünyayla bağlantısı kopar. Deprese
olmuş kişiye bir güç, direncini kıracak bir
etki gerekir ki, bu da hareket demektir.”
Hareketin tekrar devinim sağladığını ve
kişiye yaşadığının sinyallerini gönderdiğini
söyleyen Klinik Psikolog Kulkara, ikinci
nedenin ise bağımlılıkların verdiği
hareketsizlik ile kişinin kopuşu olduğunu
ifade ediyor. Klinik Psikolog Kulkara,
“Çevrenize bir bakın, internet bağımlılığı
veya aşırı bilgisayar kullanımı sonucunda
atıl kalan bedenler ve ilerlemeyi sağlayan
düşünceleri, problem çözme yeteneklerini bir
kenara bırakan zihinler görüyorsunuz.” diyor.
“Hareketsizliğin psikolojik sonucu ister
istemez büyük kopuş halidir.” diyen Klinik
Psikolog Kulkara, hareketsizliğin uzun süre
devam etmesinin insanı (iletişim halinde
olduğu, onu besleyen sevgi, eş duyum,
anlaşılma, görülme ve varlığını hissetmesini
sağlayan) dünya ile bağlarından koparacağını
vurguluyor. “Madde süreduruma eğilimlidir;
zihin de öyle…” diyen Klinik Psikolog
Kulkara sözlerini şöyle sürdürüyor: “Eğer
hareketsizliğin içinde kalmak ona risksiz
gelmeye başlarsa kişi direnç geliştirir, daha
önce hiç hareket etmemiş gibi davranmaya
başlar. Böyle durumlarda, bağlar, güzel anlar
ve kişiye ait olduğunu hissettirecek insan ve
uzmanlar gerekir çünkü bu noktada hareket
cesaret ister.”
“HAREKETSİZLİĞİNPSİKOLOJİKSONUCU
BÜYÜKKOPUŞHALİDİR”
,-ĉ/ĉ, 14ĉ,0-0( /63": 4"31 ,6-,"3"