

Güneşe karşı açılan ilk şemsiyelerin
yapımında yaprak ve papirüs gibi malzemeler
kullanılıyordu. Krallar, başrahipler, soylular
gibi ayrıcalıklı zümre için beyaz tenlerini
güneşe karşı koruyan özel bir kalkandı şemsiye.
Mezopotamya, Mısır,
antik Roma, Çin derken
dolaşa dolaşa Batı’nın
kapılarına dayandı
şemsiye. Bu kapılardan
geçmesiyle birlikte işlevi
de görüntüsü de
değişmeye başladı. Artık
sadece güneşten
korunmak için değil
yağmurdan korunmak için
de açılmaya başlamıştı
şemsiyeler…
aldı. Kağıttan yaptıkları ve
güneşli günlerde kullandıkları
şemsiyeleri reçineyle kaplayarak
ona su geçirmez bir özellik
kazandırmayı başaran Çinliler,
böylece şemsiyenin gelişimini
bir adım öteye taşımışlardı.
Derken dolaşa dolaşa nihayet
Batı’nın kapılarına dayandı. Bu
kapılardan geçmesiyle birlikte
şemsiyenin işlevi de görüntüsü
de değişmeye başladı. Artık
sadece güneşten korunmak için
değil yağmurdan korunmak
için de açılmaya başlamıştı
şemsiyeler… 1700’lü yıllara
denk gelen bu dönemlerde
şemsiyelerin yünlü kumaşlarının
üstü bir çeşit yağla sıvanıyordu.
Bu yağ kumaşa su geçirmez bir
özellik kazandırıyor ve siyah bir
renk veriyordu. Siyah renkli bu
şemsiyeler erkekler tarafından
benimsendi; güneş için olan
beyaz şemsiyelerse kadınlar
tarafından ilgi gördü…
İNGİLİZLER ELİNDEN
DÜŞÜRMEYİNCE…
İngiliz gezgin Jonas Hanway,
şemsiyenin popülerleşmesinde
rol oynamış isimlerden biri
olarak tarihte karşımıza
çıkıyor. 30 yıl boyunca İngiltere
sokaklarında elinde şemsiyeyle
boy gösteren Hanway’in,
şemsiyenin özellikle erkekler
arasında yaygınlaşmasına
katkıda bulunduğu söyleniyor.
Hatta İngiliz beyefendilerinin
bu sebepten şemsiyelerini
uzun bir süre “Hanway” olarak
isimlendirdikleri de anlatılanlar
arasında.
Dünyanın ilk şemsiye
dükkanının da Londra’da
açıldığını söylesek, şaşırmazsınız
herhalde. Yağmurlarıyla ünlü
bu stil sahibi şehirden başka
kim olabilirdi ki ilk şemsiye
dükkanının ev sahibi? 1830
yılında açılan dükkân, “James
Smith and Sons” adını taşıyordu.
İşin güzelliği ise dükkânın hâlâ
aktif bir biçimde Londra’da
faaliyetlerini sürdürmeye devam
ediyor olması!
Şemsiyenin zamana ayak
uydurmak için dönüşmeye
başlaması da bu yıllara denk
geliyor. 1852 yılında Samuel
Fox isimli bir ticaret adamı,
önceleri tahta iskeletlerle
üretilen şemsiyeleri ilk
kez çelik iskelet yapısını
uyarlayan kişi olarak kayıtlara
geçiyor. Böylece şemsiye
teknolojisinde yeni bir eşik
daha atlanmış oldu. Zaman
ilerleyip teknoloji geliştikçe
şemsiyeler bugünkü açılır-
kapanır formlarına kavuşmaya
başladı. Türkiye’de ise uzun
yıllar dışardan gelen şemsiyeler
kullanıldı. İlk örneklerin
hepsi yurt dışı menşeili. 1882
yılında İstanbul'da yaşayan
Robenson adlı bir İngiliz'in
üretime başlamasıyla ilk yerli
yapım şemsiyeler de kullanıma
girdi. Celal Birsen ise şemsiye
ve Türkiye denince hepimizin
aklına gelen ilk markalardan
biri. Markasına kendi ismini
veren Celal Birsel, İstanbul’da
Eminönü’nde şemsiye
satarak başladığı macerasına,
dünyanın en büyük şemsiye
üreticilerinden biri olarak
devam etti. Kaliteyle özdeşleşmiş
bu hikaye, Celal Birsen’in
talihsiz bir trafik kazasında
hayatını kaybetmesinin ardından
yön değiştirdi. Fabrikanın
üretimi 2012 yılında sonlandı.
Ama hâlâ evinde Celal Birsen
markalı şemsiyesi olanlar,
muhakkak kendilerini şanslı
hissediyorlardır.
TEKNOLOJİ, TASARIM VE
LÜKS BİR ARADA…
Mezopotamya’da hayata geçmiş
bir buluş olarak değişim –
dönüşüm konusunda zamanda
biraz yavaş yol almış gibi
görünse de şemsiye bugün artık
moda ve lüks kavramlarını
EKİM 2019 59