

Boynumuza şal, omuzlarımıza ceket, elimize de şemsiyemizi tutuşturarak geldi sonbahar.
Artık ne giyeceğimize karar verirken hava durumunu mutlaka dikkate aldığımız, tedbir
niyetine çantalarımızdan şemsiyemizi eksik etmediğimiz zamanlardayız. Olur ya, yağmur
yüklü bir bulut ansızın üstümüzden geçer ve yükünü tepemizden aşağı bırakıverir…
BİR İHTİYAÇTANÇOKDAHA
FAZLASI: ŞEMSİYE
Ş
emsiye, çoğumuz için
yağmurla özdeşleşmiş
bir aksesuar. Özellikle
yaşadığımız coğrafyada
yaz günü elinde şemsiyeyle
dolaşana rastlamak pek
alıştığımız bir durum değil.
Tabii eğer ülkemizi ziyarete
gelmiş Japon turistler söz
konusu değilse. Onları sıcak
havalarda şemsiyeyle dolaşırken
görmek de bizim için tebessüm
sebebi. Öyle ya şemsiye eşittir
yağmur!
Ancak tarih bu konudaki
ezberimizi bozuyor ve ilk
şemsiyelerin Doğu’nun yakıcı
sıcaklarına karşın kullanıldığını
fısıldıyor uzaklardan.
Ne kadar uzaklardan?
Yaklaşık 4 bin yıl öncesinin
Mezopotamya’sından; yani
şemsiyenin henüz endüstriyel
bir üründen ziyade doğal bir
buluş olduğu zamanlardan…
Evet, Mezopotamya’da güneşten
korunmanın en ayrıcalıklı
yoluydu şemsiye. Zaten
“şems”, Arapçada “güneş”
anlamına geliyor. “Şemsiyya”
yani “şemsiye”, esasen
güneşlik demek. Şemsiyenin
İngilizcesi “umbrella”. Latin
kökenli İngilizce bir kelime
“umbrella”nın, Latince'de
gölge anlamına gelen “umbra”
kelimesinden türetildiğine
bakacak olursak ilk işleviyle
isminin örtüştüğünü görürüz
zaten. Ve ayrıcalıklıydı,
çünkü her isteyen şemsiye
kullanamıyordu, bir statü
sembolü olduğu için ancak
belli bir zümreden insanların
şemsiye kullanmaya hakları
vardı.
Mezopotamya’dan Mısır’a geçen
şemsiye, ayrıcalıklı statüsünü
burada da sürdürdü ve amansız
sıcakların serinleten kurtarıcısı
olmaya devam etti. Üstelik
Mısırlılar için şemsiyenin
manevi bir değeri de vardı.
Gökyüzünün, Tanrı’nın
vücudundan yapılmış, dünyayı
Gökçe ÇİÇEK
koruyan bir şemsiye olduğuna
inanan Mısırlılar için başlarının
üzerinde taşıdıkları şemsiye,
yüksek ahlâkın sembolüydü.
Bu ilk şemsiyelerin yapımında
yaprak ve papirüs gibi
malzemeler kullanılıyordu.
Krallar, başrahipler, soylular
gibi ayrıcalıklı zümre için beyaz
tenlerini güneşe karşı koruyan
özel bir kalkandı şemsiye.
Mısır’dan sonra antik Roma’da
kendini gösterdi. Hâlâ
güneşe karşı gölge ihtiyacını
karşılıyordu. Sonra yolu Asya’ya
uzandı. Çinliler şemsiyeyi
yağmura karşı kullanan ilk
toplum olarak tarihte yerini
yaşam
Yeşilay
58