

kurabildiğimiz yegâne insanlar
hükümet tabibi Mazhar Atalay ve
ailesiydi. Aslında Mazhar amcayı
gördüğüm ilk anda doktor olmaya
karar verdiğimi anlıyorum. Zile’de
yaşadığımız yıllarda, kurduğum
oyunlarda, sürekli olarak bez
bebeklere iğne yapıyor, bebekleri
kesip dikiyordum. Zile’deki tek
arkadaşım ise hükümet tabibinin
oğlu Aytekin idi. Bir araya
geldiğimizde yalnızlığı paylaşan iki
mutlu çocuğa dönüşüyorduk.”
Köknel’in psikoloji biliminde karar
kılmasında etkili olan bir anısı
ise liseden: “Psikoloji dersimize
yeni mezun, çok genç bir hoca
olan AsımUs giriyordu. Bizler
on altı-on yedi, hoca da yirmi
üç-yirmi dört yaşındaydı. Akran
sayılırdık. Hocanın gençliğinden
faydalanıp dersi kaynatmaya
çalışıyorduk. Nihayet bir derste
‘Yeter artık!’ diye bir ses duvarlarda
yankılandı. AsımHoca ‘Burayı
kahvehaneye benzettiniz’ diyerek
kapıyı vurup sınıftan çıktı. Bu kez
sınıfınmuzır öğrencileri tahtaya
‘Asım’ın kahvehanesi. Çay 25, gazoz
30 kuruş’ yazdılar. Hoca, 10-15
beş dakika sonra sınıfa yeniden
girince, ‘Hepimizi disipline verecek’
diye düşünüyordum. Ancak Asım
Hoca, hiç de beklenmedik bir
tavır sergiledi. Tebessüm ederek,
‘Madem kahvehane açmışım,
getirin bir kahve de hep beraber
içelim’ diyerek herkesi şaşırtmıştı.
Bu hadiseden sonra bir insanın
gençlerin duygularını anlamak ve
onlarla iletişim kurmak için bağırıp
çağırmasına, öfkelenmesine gerek
olmadığını anladım. Doğru olanın,
her yaşa ve çağa uygun bir tutum
sergilemek olduğunu kavramıştım.”
Buraya kadar anlattıklarımız
yıllarca İstanbul Üniversitesi
Psikiyatri Bölümü Ana BilimDalı
Başkanlığı yapan, yurt dışında pek
çok önemli üniversitede çalışan,
pek çok kitap ve makaleye imza
atan, öğrenciler yetiştiren, ruhlara
şifa dağıtan bir ‘ruh ustası’nın
hayatının küçük kesitleri. Ama biz
kendisiyle asıl olarak ruh sağlığımıza
ilişkin önemli gözlemlerini ve
önerilerini konuştuk…Köknel’in
bizimle paylaştığı her bir gözlem ve
tespitin altın değerinde olduğunu
bilerek, uzun bir söyleşiden
süzebildiklerimizi paylaşıyoruz.
“KENDİMİZİ ACINDIRMAYI
SEVİYORUZ”
“Melankoliye yatkın bir toplumuz
ve bir yanımız arabesk kültürden
besleniyor. Toplumun büyük
çoğunluğunun tasarım gücü yok.
Tasarım gücünüz olmadığında,
kendinizi dış dünyaya daha bilgili,
görgülü gösterme çabası içine
girersiniz. Geçmişe ve eskiye
öykünme halinin altında tasarım
gücünün olmaması yatar. Sürekli
eskiyi öven bir kişi, aslında içinde
bulunduğu zaman dilimine ait
bilgisizliğini örtmeye çalışıyordur.
Böylelikle, kendince ‘şan ve
şöhretini’ kurtarırken, konulardan
uzak olmadığını, bilgisi olduğunu
gösterme gayretindedir. Acıdan
beslenen veya keyif alan bir yönümüz
var. Çözüm bulamadığımız ve
sorunları aşamadığımız, kendimize
yetemediğimiz zamanlarda hüzne
sarılarak teselli arıyoruz. Kendini
acındırmayı seven bir topluluğuz.”
“ANADOLU, RUHSAĞLIĞI
TEDAVİSİNDEHERZAMAN
BATININÖNÜNDEOLDU”
“İlk kez 1206’da Kayseri’de açılan
Kevser Nesibe Tıp Fakültesi dünyaya
örnek oldu. Osmanlı’da şifahaneler
vardı. Edirne’deki akıl hastanesi
tarihsel süreçte çok önemli. Çok
önceleri Bergama’daki hastane,
tıbbınmodern görünümünü
yansıtır. Hem bitkilerle hem
bedensel, hem ruhsal tedavilerin
yanında grup terapileri, oyunlarla
tedaviler uygulanıyordu. Akıl
hastalıkları konusunda, Batılılar
dahil hiçbir yerde Anadolu’daki gibi
iyi bir tedavi uygulanmadı. Daha da
öncesine gidersek ilginç yaklaşımlar
var. Milattan önceki çağlarda insana
bakış, şu andaki bakışa daha yakın
çünkü o zamanlarda Hipokrat
psikolojik hastalıkların bedenle
bir ilişkisi olduğu görüşündeydi.
Ortaçağ'da Fahrettin Razi ve İbn-i
Sina isimlerini görüyoruz. Razi’nin
üç ruh teorisi var. Hayvansal
ruh, insani ruh ve bitkisel ruh
kavramlarını ortaya atıyor. İlk saha
filozofları da dört temel madde
söylüyor: Toprak, su, hava, ateş.
Bugün doğada ne varsa insanın
Acıdan beslenen veya keyif alan bir yönümüz
var. Çözüm bulamadığımız ve sorunları
aşamadığımız, kendimize yetemediğimiz
zamanlarda hüzne sarılarak teselli arıyoruz.
Kendini acındırmayı seven bir topluluğuz.
“Madde kullanımının
önlenmesinde ilk
görev aileye düşüyor.
Uyuşturucu kullanan
gençler ekonomik
olarak en üst veya en
alt sınıfta yer alan
kesimden oluşuyor.
Altta olan kesimin
kullanıcı olmak
yanında, bir de satıcı
rolü var.”
Prof. Dr. Özcan Köknel ve eşi Ülkü Köknel
EYLÜL 2019 27