Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  27 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 27 / 84 Next Page
Page Background

kurabildiğimiz yegâne insanlar

hükümet tabibi Mazhar Atalay ve

ailesiydi. Aslında Mazhar amcayı

gördüğüm ilk anda doktor olmaya

karar verdiğimi anlıyorum. Zile’de

yaşadığımız yıllarda, kurduğum

oyunlarda, sürekli olarak bez

bebeklere iğne yapıyor, bebekleri

kesip dikiyordum. Zile’deki tek

arkadaşım ise hükümet tabibinin

oğlu Aytekin idi. Bir araya

geldiğimizde yalnızlığı paylaşan iki

mutlu çocuğa dönüşüyorduk.”

Köknel’in psikoloji biliminde karar

kılmasında etkili olan bir anısı

ise liseden: “Psikoloji dersimize

yeni mezun, çok genç bir hoca

olan AsımUs giriyordu. Bizler

on altı-on yedi, hoca da yirmi

üç-yirmi dört yaşındaydı. Akran

sayılırdık. Hocanın gençliğinden

faydalanıp dersi kaynatmaya

çalışıyorduk. Nihayet bir derste

‘Yeter artık!’ diye bir ses duvarlarda

yankılandı. AsımHoca ‘Burayı

kahvehaneye benzettiniz’ diyerek

kapıyı vurup sınıftan çıktı. Bu kez

sınıfınmuzır öğrencileri tahtaya

‘Asım’ın kahvehanesi. Çay 25, gazoz

30 kuruş’ yazdılar. Hoca, 10-15

beş dakika sonra sınıfa yeniden

girince, ‘Hepimizi disipline verecek’

diye düşünüyordum. Ancak Asım

Hoca, hiç de beklenmedik bir

tavır sergiledi. Tebessüm ederek,

‘Madem kahvehane açmışım,

getirin bir kahve de hep beraber

içelim’ diyerek herkesi şaşırtmıştı.

Bu hadiseden sonra bir insanın

gençlerin duygularını anlamak ve

onlarla iletişim kurmak için bağırıp

çağırmasına, öfkelenmesine gerek

olmadığını anladım. Doğru olanın,

her yaşa ve çağa uygun bir tutum

sergilemek olduğunu kavramıştım.”

Buraya kadar anlattıklarımız

yıllarca İstanbul Üniversitesi

Psikiyatri Bölümü Ana BilimDalı

Başkanlığı yapan, yurt dışında pek

çok önemli üniversitede çalışan,

pek çok kitap ve makaleye imza

atan, öğrenciler yetiştiren, ruhlara

şifa dağıtan bir ‘ruh ustası’nın

hayatının küçük kesitleri. Ama biz

kendisiyle asıl olarak ruh sağlığımıza

ilişkin önemli gözlemlerini ve

önerilerini konuştuk…Köknel’in

bizimle paylaştığı her bir gözlem ve

tespitin altın değerinde olduğunu

bilerek, uzun bir söyleşiden

süzebildiklerimizi paylaşıyoruz.

“KENDİMİZİ ACINDIRMAYI

SEVİYORUZ”

“Melankoliye yatkın bir toplumuz

ve bir yanımız arabesk kültürden

besleniyor. Toplumun büyük

çoğunluğunun tasarım gücü yok.

Tasarım gücünüz olmadığında,

kendinizi dış dünyaya daha bilgili,

görgülü gösterme çabası içine

girersiniz. Geçmişe ve eskiye

öykünme halinin altında tasarım

gücünün olmaması yatar. Sürekli

eskiyi öven bir kişi, aslında içinde

bulunduğu zaman dilimine ait

bilgisizliğini örtmeye çalışıyordur.

Böylelikle, kendince ‘şan ve

şöhretini’ kurtarırken, konulardan

uzak olmadığını, bilgisi olduğunu

gösterme gayretindedir. Acıdan

beslenen veya keyif alan bir yönümüz

var. Çözüm bulamadığımız ve

sorunları aşamadığımız, kendimize

yetemediğimiz zamanlarda hüzne

sarılarak teselli arıyoruz. Kendini

acındırmayı seven bir topluluğuz.”

“ANADOLU, RUHSAĞLIĞI

TEDAVİSİNDEHERZAMAN

BATININÖNÜNDEOLDU”

“İlk kez 1206’da Kayseri’de açılan

Kevser Nesibe Tıp Fakültesi dünyaya

örnek oldu. Osmanlı’da şifahaneler

vardı. Edirne’deki akıl hastanesi

tarihsel süreçte çok önemli. Çok

önceleri Bergama’daki hastane,

tıbbınmodern görünümünü

yansıtır. Hem bitkilerle hem

bedensel, hem ruhsal tedavilerin

yanında grup terapileri, oyunlarla

tedaviler uygulanıyordu. Akıl

hastalıkları konusunda, Batılılar

dahil hiçbir yerde Anadolu’daki gibi

iyi bir tedavi uygulanmadı. Daha da

öncesine gidersek ilginç yaklaşımlar

var. Milattan önceki çağlarda insana

bakış, şu andaki bakışa daha yakın

çünkü o zamanlarda Hipokrat

psikolojik hastalıkların bedenle

bir ilişkisi olduğu görüşündeydi.

Ortaçağ'da Fahrettin Razi ve İbn-i

Sina isimlerini görüyoruz. Razi’nin

üç ruh teorisi var. Hayvansal

ruh, insani ruh ve bitkisel ruh

kavramlarını ortaya atıyor. İlk saha

filozofları da dört temel madde

söylüyor: Toprak, su, hava, ateş.

Bugün doğada ne varsa insanın

Acıdan beslenen veya keyif alan bir yönümüz

var. Çözüm bulamadığımız ve sorunları

aşamadığımız, kendimize yetemediğimiz

zamanlarda hüzne sarılarak teselli arıyoruz.

Kendini acındırmayı seven bir topluluğuz.

“Madde kullanımının

önlenmesinde ilk

görev aileye düşüyor.

Uyuşturucu kullanan

gençler ekonomik

olarak en üst veya en

alt sınıfta yer alan

kesimden oluşuyor.

Altta olan kesimin

kullanıcı olmak

yanında, bir de satıcı

rolü var.”

Prof. Dr. Özcan Köknel ve eşi Ülkü Köknel

EYLÜL 2019 27