

NİSAN 2019 65
Zaman zaman film platosu
olan Ethem Ağa Konağı, ziyaret
duraklarınız arasında mutlaka
yer almalı. Sonra yolunuzu
Çekiciler Sanat Sokağı’na düşürün.
Geçmişte bu sokaktaki sıralı
dükkânlarda tornaları başındaki
ustalar dağlardan getirilen
ağaçlardan türlü çeşitli ahşap işler
üretirlermiş. Bugün de maharetli
ellerini paslandırmayan ustaların
ürettiği nadide eşyalara rastlanıyor
dükkânlarda. Tel kırma’lar da
Amasralı kadının nadide el işi
olarak vitrinleri donatıyor. Mısır
soymuğundan yapılan hasır
işlerine ise Tel kırma’lar kadar
çok rastlanmıyor artık. Amasra’ya
gelmişken Mendireği boydan boya
yürüyüp deniz havası almadan
ve bir tekne turuna katılmadan
dönmek olmaz. En güzel manzara
içinse Boztepe’nin yolu tutulmalı
mutlaka!
Amasra’da yemek denince elbette
akla ilk önce balık ve deniz
ürünleri geliyor; çünkü burada
insanlar ekmeğini denizden
çıkarıyor. Kıyıdaki lokantalardan
birinde lezzetli bir balık molası
verebilir, limandaki balıkçı
teknelerinde yiyeceğiniz balık
ekmekle Amasra’nın insanını
tanıma fırsatı bulabilirsiniz.
Yörenin şehir efsanesine dönüşen
salatasını tatmayı da sakın
unutmayın.
TATİLİN BİN BİR TÜRLÜ HALİ:
KAPADOKYA
Ülkenin tatil üs’lerinden
Kapadokya, bahar mevsiminin
de en güzel rotalarından.
Üstelik bu aylarda bozkırın iki
adımda ter döktüren sıcaklarıyla
da boğuşmazsınız. Herkesin
hayallerini peribacalarıyla,
balonlarıyla, mağara otelleriyle
süsleyen Kapadokya’nın bahar
mevsimi için neden bu kadar
çekici olduğunu, rotasını popüler
adreslerin dışına kıranlar mutlaka
bilir. Birbirinden güzel vadiler,
ormanlar, nehirler, göllerle,
ağaçlarla, çiçeklerle süslü yolları
kuş sesleri eşliğinde aşıp köy
Kapadokya vadilerini ve
köylerini keşfetmek, her
gezginin hayallerini
gerçekleştirecek
deneyimler sunuyor.
bölgelerinden biri olmasına karşın
Kapadokya efsanesinin hâlâ
tükenmemesinin sebebi de budur
belki.
Klasik bir Kapadokya gezisi için
de Ürgüp’ten çıkalım yola. Burada
sosyal yaşamın bir parçası olup
bölgenin yemek kültürünü en
iyi örnekleriyle keşfedebilirsiniz.
Çünkü burası yerleşimin en yoğun
olduğu bölge.
Göreme Açıkhava Müzesi’nin yer
almadığı bir Kapadokya gezisi söz
konusu olamaz zaten. Bildiğiniz
üzere UNESCO Dünya Kültür
Mirası Listesi’ndeki Göreme
Açık Hava Müzesi, Hıristiyanlar
için tarihi öneme sahip kutsal
bir merkez. İnancın gücüyle peri
bacalarının, devasa kayaların nasıl
birer mağara kiliseye dönüştüğünü
burada görecek ve muhtemelen
şaşırıp kalacaksınız.
Avanos’un alametifarikası
Kızılırmak ve beraberinde getirdiği
kırmızı çamuru. Hani o meşhur
çömlek atölyeleri var ya, işte onlar
burada. Düşünün ki bu zanaatın
ta Hititlere uzanan 7 bin yıllık
bir mazisi var. Gel de hayran
olma! Ortahisar’a gelince; adını
kalesinden alan küçük bir kasaba.
Kalenin etrafında şekillenen renkli
bir kasaba hayatı bulmak mümkün
burada. Bir de size ilginç bir bilgi:
Ortahisar, ülkenin doğal narenciye
deposu. Akdeniz’den yola koyulan
narenciyeler buralardaki mağara
depolarda saklanıyor. Düşünsenize
yerin altı portakalla, limonla dolu!
Kapadokya’da yumuşak tüf
kayaların arasında kim bilir daha
ne çok yeraltı şehri gizli... Bu yeraltı
kentlerini ilk kimin başlattığı
da bilinmiyor, ama tarihinin
Hititler’e kadar uzandığı tahmin
ediliyor. Kaymaklı, Derinkuyu,
Özkonak, Mazı ve Tatların şimdilik
keşfedebildiklerimiz.
kahvehanelerinde bir yorgunluk
molası vermenin keyfini, en çok
bahar aylarında yaşayabilirsiniz.
İster yürüyerek ister bisikletle
ya da aracınızla, hatta belki at
sırtında Kapadokya vadilerini
ve köylerini keşfetmek,
her gezginin hayallerini
gerçekleştirecek deneyimler
sunuyor. Mustafapaşa, Güzelyurt,
İbrahimpaşa gibi köylerini;
Ihlara, Kızılçıkur, Zelve, Soğanlı,
Çavuşin ve Paşabağ gibi gündüz
rüyası görebileceğiniz vadilerini
listenize eklemeyi unutmayın.
Hepsine ayrı ayrı zaman ayırmak,
acele etmeden keşfetmek gerek.
İşin güzelliği de burada aslında.
Türkiye’nin en popüler turizm
Avanos’un alametifarikası Kızılırmak ve
beraberinde getirdiği kırmızı çamuru. Hani
o meşhur çömlek atölyeleri var ya, işte onlar
burada.