Yeşilay Dergisi-Aralık-947.Sayı-Yıkıcı Bir Afet:Alkolizm - page 17

bizi yoracak. Elbette en doğal hakkı. Bizim ço-
cukluğumuz diyerek devam etmeyeceğim bi-
lakis günümüz çocukları diye başlamak istiyo-
rum. Özgüven, cesaret, ortama uyum sağlama
gibi kazanımlardan oldukça yoksunlar. Bu du-
rum bizim onlar üzerinde sınırlandırmış oldu-
ğumuz davranışlarla ortaya çıkıyor.
Kendi başına sandalyeye çıkmak ve otur-
mak isteyen çocuğuna “düşersin, dur yapma”,
kendi başına yemek isteyen çocuğuna “dur, üze-
rini batırdın her yer yemek oldu, bırak kaşı-
ğı” diyen bir anne, bu diyalogları çocuğuyla tek-
rar tekrar yaşadığında çocuğun özgüveni ne
durumda olacaktır biliyor musunuz? Özgüve-
ni yok olmasa da kaybolmaya doğru gidecektir.
Bir zaman sonra çocuk yardım almadan kendi
başına öz bakım be-
cerilerini yaparken
zorlanacak bu şekil-
de öğrenmeyi gecik-
tirecektir.
Özgüveni ve ce-
sareti çocuğuna yer-
leştiremeyen anne-
baba, yukarıda anlat-
tığımız tutumlarıyla
çocukta bir şeyi daha
yıkıyor: “Kişi olma
duygusunu”. Bu duy-
gunun yokluğu ise
çocuğa aciz, tembel,
pasif, güvensiz, kimli-
ğini bulamayan insan
niteliğini kazandıracaktır. Farkında olmadan ço-
cuğumuza ne kadar haksızlıklar yapmış olduk de-
ğil mi? Bu şekilde sınırlar, çizgiler, ölçüler koyarak
durdurduğumuz, bir bakıma frenlediğimizi sandı-
ğımız yavrularımızın engellenmiş duyguları onun
cesaretini kıracaktır. Biraz zaman geçtikten son-
ra sakın ona “hadi sıra sende başarabilirsin, yapa-
bilirsin” demeyin. Anne ve babalar çocukluk yılla-
rında hep sınırladıkları, engelledikleri konularda;
ergenlik dönemine gelince, çocukta teşvik ve moti-
ve etme yollarını deniyor. Kaybettirdiğimiz cesaret
tekrar nasıl kazanılacak?
Bugün çevremde özgüveni yıkılmış, daralmış,
küçülmüş, ezilmiş çocuklar görüyorum hatta ye-
tişkinler. Her fırsatta “sen yapamazsın, sen bilmez-
sin, daha çocuksun, büyüdüğünde yaparsın, doğru
yapmıyorsun, güzel yapamıyorsun gibi kalıplarla
örterek çocuğun içindeki enerjiyi, coşkuyu, gücü
kırmak ona yapılan en büyük kötülüktür.
Çocuk bu, resim ya da heykel değil ki, son
noktaları koyarak istediğin görünümü veresin,
her karede düzeltmeye, yontmaya çalışasın. Bırak
bir şeyleri yanlış yapsın, yeter ki yapsın, doğrusu-
nu yapmayı da öğret. Kirletsin, dağıtsın birlikte
toplamayı, düzenlemeyi öğret. Konuşurken dinle,
çocuğunun seni bir kerecik dinlemediğinde kız-
dığın zamanları hatırla, gerektiğinde yapamaya-
cağını bildiğin görevler ver yaparken öğret. Küçük
sorumluluklar ver, başarılarını takdir et. Yapama-
dıklarını, hatalarını yüzüne vurma.
Engellenmek duygusu ilişkilerde her zaman
durdurucu bir güçtür. Engellediğiniz, ertelediğiniz
çocuk hangi yaş grubunda olursa olsun bir şeyleri
eksiltmeyi öğrenmiştir yaşamında. Bir zaman
sonra “bunu yapmamalıyım, böyle konuşmamalı-
yım, burada oynamamalıyım, böyle oturmalıyım,
bunları yemeliyim” gibi kalıplarla sınırlandıkça
baskı altında kalan çocuk çevreye isteksizleşecek,
yaşadıklarından keyif almayarak içe kapanacaktır.
Çocuklarınızla vakit geçirmek bizim kariyer
ve zevklerimizden daha önemli
Nihayetinde her anne-baba çocuğunun başa-
rılı olmasını, her şeyin üstesinden gelebilecek
yeterlilikte olmasını, kararlı, güçlü olmasını
bekler. Bu bekleyişin yerinde olabilmesi için
engelleyici, kalıplarımızı yıkarak teşvik edici,
destekleyici tavırlarla onu yüreklendirmeliyiz.
Onlarla daha çok vakit geçirmeliyiz. Oyunlar
oynamalıyız. Yeri geldiğinde birlikte koşmalı,
yürüyüş yapmalı, kitap okumalıyız. Yaptığı
sakarlıkları, mızıkçılığı, yaramazlıkları hoş
görmeliyiz. Çünkü bugünün çocukları duygulu,
coşkulu, neşeli, çocuksu, olması gerektiği gibi
bir çocukluk yaşama hakkını kaybetti. Bu hak,
bizim sorumluluklarımız, kariyerlerimiz, zevk-
lerimiz, konforumuz, bencilliğimiz, hırsımız
uğruna yok olmaya başladı.
Bugün yasaklar koyarak, baskılar kurarak,
planlar yaparak daralttığımız çocuklarımızın
küçücük dünyalarını tersine çeviriyoruz. Koca-
man yüreklerinde coşku, sevinç, şükran duy-
gularını da köreltiyoruz. Sonra en mutlu çocuk
benim çocuğum olsun, en başarılı çocuk benim
çocuğum olsun, özgüven en fazla benim çocu-
ğumda olsun istiyoruz. Öyle ise verdiklerimize
dikkat edelim. “Ne ekersen, onu biçersin.”
Bugün yasaklar ko-
yarak daralttığımız
çocuklarımızın kü-
çücük dünyalarını
tersine çeviriyoruz.
Kocaman yürekle-
rinde coşku, sevinç,
şükran duygularını
da köreltiyoruz.
15
1...,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16 18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,...84
Powered by FlippingBook