Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  31 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 31 / 84 Next Page
Page Background

yesilay.org.tr

31

YEŞiLAY

MART 2017

Sorumlu yayıncılık piyasa ekonomisine mi takılıyor?

Evet. Sorumlu yayıncılık serbest piyasa ekonomisine aykırı.

Patron Hatice’ye değil, neticeye bakıyor. Sayın patronum,

biz bu ay reklam hedeflerini tutturamadık ama çok so-

rumluyduk, diyemezsiniz. Biz çok sorumlu futbol oynadık

ama hep yenildik, diyemezsiniz. Çünkü futbolda her maçta

3 puan almak zorundasınız. Nasıl aldığınızın önemi yoktur.

Tarih kazananları yazar. Televizyonda da maalesef bir rek-

lam pastası var. Yayıncılar reklam pastasından pay almak

zorundalar. Çözüm tabii ki mümkün. Şu anki denekleri de-

ğiştirsinler mesela. Bizimkisi ölçülen bir meslek. Reytingi-

miz var. Yaptığımız iş her gün ölçülüyor. Nasıl ölçülüyor?

Belirlenmiş olduğu 2500-3000 var. Kim bunlar, nasıl bir

yapıya sahip, çok paylaşılan bir şey değil, biz de bilmeyiz. Bu

denekler bu ülkenin kültürünü, ahlakını, estetiğini, her şeyi-

ni belirler. Siz öyle 2500 kişi belirlersiniz ki, her şey çözülür.

Şu anda seçilen 2500 kişi evlilik programlarına bayılıyor. O

yüzden her kanalda evlilik programı var.

"5 SAAT SÜREN BİR ŞEYİN İYİ OLMA İHTİMALİ YOK."

O zaman karma bir yapı değil bu denekler…

Kesinlikle değil. Ben Türkiye’nin estetik değerini belirledikle-

rini, yansıttıklarını düşünmüyorum. Zaten belirlemiş olsalar

bu kadar insan internete yönelmez. Açık kanallarımızın to-

tal izlenme oranları giderek düşüyor. Şu anda gündüz evlilik

programlarını izleyen bir kitle var. Aynı kitle geceleri de dizile-

ri izliyor. Zaten Türkiye’de her gece bir dünya rekoru kırılıyor.

Kimse farkında değil. Aynı diziyi 5 saat seyreden bir milletiz

biz. Bir insan hayatında bir defaya mahsus bir diziyi 5 saat

seyretmek zorunda kalabilir, izleyebilir de. Bu sorun değil.

Ama biz bunu her akşam yapıyoruz. Bütün diziler her akşam

saat sekizde başlıyor, gece bir gibi bitiyor. Bu başlı başına bir

dünya rekoru. Sekizde başlayıp gece birde biten bir şeyin, tek

bir şeyin iyi olma ihtimali yok zaten.

Sizin yapımlar izleniyor; bir sorumluluğu, derdi, mesajı his-

settiriyor. Sizin dizilerin farkı nedir diğerlerinden?

Biz biraz daha değerler üzerinden yürüyen diziler yapıyo-

ruz. Bunun da bir faydasını görmedik gerçi! Şu anda dizimizi

yapamıyoruz zaten. Mesela Seksenler var. Biz eski moda,

eski kafa kaldık. Bize bir talep yok. Sadece yurtdışında sa-

tılacak entrika dizileri bizden talep ediliyor. Şu anda biraz

daha Türk insanının gündelik hayatını anlatan diziler yapan

sadece TRT var. Başka da bir kanal yok zaten. Son yıllarda

Türk dizileri yurtdışına çok satılıyor. Herkes bununla gurur

duyuyor. Ama Türk kültürü yurtdışına satılıyor diye kimse

havalara falan girmesin. Öyle bir şey yok. Diziler satılıyor,

kültürümüz satılmıyor. Ben liberal, özgürlükçü bir insanım.

Bence şu anda televizyonlarda her ne varsa olmalı. Ama te-

levizyonlarda çeşitlilik olmalı. Bizim nasıl? Sabah, öğle evlilik

programları, akşam dizi. Hem de 5 saat! Yabancı dizilere ba-

kın; yarım saat.

Yabancı dizileri takip eden bir nesil var. Kıyaslama yaparsa-

nız, yabancı dizileri izleyen grubun durumu nasıl? Daha mı

iyi, daha mı kötü?

Zor bir soru. Sinematografik olarak iyi durumdalar. Ama kül-

türel olarak, bu ülkenin değerleri açısından bence orada da

başka türlü sıkıntılar var.

“DİZİ SÜRELERİNİNMUTLAKA KISALMASI GEREKİYOR”

Biz iyi yapımlar çıkarabiliyor muyuz? Yoksa umutsuz mu

olalım?

Dünyanın en yetenekli filmcilerinin, televizyoncularının bu coğ-

rafyada olduğuna inanıyorum. Çünkü 160 dakikalık bir diziyi

bir haftada üretmek olağanüstü bir şey. Dünyada başka hiçbir

yerde yapılamaz bu. 160 dakika yerine 45 dakika yapsak keşke.

Sorumlu yayıncılık

serbest piyasa ekonomisine aykırı.

Patron Hatice’ye değil, neticeye

bakıyor.