Yesilay Dergisi-Eylul-944.Sayi-Televizyon - page 32

Asıl mesleğiniz dışında bir alanla hayata atıldı-
nız. Sinema yazıları yazmaya ve meslek olarak
bu alanda ilerlemeye başladınız. Öncelikle sine-
ma eleştirmenliğine sizi yönlendiren ne idi?
11-12 yaşlarında başladım aslında sinema yazıları yaz-
maya. 1940’ların sonlarından itibaren gördüğüm film-
leri deftere yazmaya başlamıştım. Bunlar gayet ciddi
bir şekilde yazılmış notlardı. Muntazam biçimde so-
ruları olan, film hakkında başlıca bilgileri içeren, ori-
jinal adı, yönetmeni, daha o yaşlarda benim filmlere
not olarak verdiğim yıldızlarla dolu olan, küçük not-
ları içeren defterlerim vardı. Yangından bile ilk kurtu-
lan defterlerden oldular. Sonra bu arzu lise yıllarım-
da da devam etti. Sürekli sinemaya gittiğim gibi, ya-
tılı olarak okuduğumGalatasaray Lisesi’nde de ar-
kadaşlarım iyi film seçsinler diye akşamları tahtaya
filmleri yazar, orada da yıldızlar verirdim. Mimar Si-
nan Üniversitesi’nde mimarlık okudum. Askere git-
tim, 1966’da askerden döndüm. Mimarlık alanında ça-
lışmaya başladıktan 3 ay sonra Cumhuriyet gazetesi-
ne yazdıklarımı sundum ve ben yazmak istiyorum de-
dim. Yazdıklarımı okur okumaz beni gazeteye kabul
ettiler. 3 yıl sonra 50. meslek yılımı kutlayacağım.
O zamanlar bir eksiklik görmüş müydünüz sinema sektörün-
de? Olumlu, olumsuz ne yönde eleştiriyordunuz sinemayı?
O yıllarda Türkiye’de sinema eleştirisi vardı tabi ki
de. Askerlikten döndüğüm sene de müthiş bir eleşti-
ri furyası vardı. Türk Sinematek Derneği yeni kurul-
muştu. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Film Arşi-
vi olan kuruluş vardı. Başında sevgili Sami Şekeroğ-
lu vardı. Türk sineması geniş bir eleştiri sağanağı al-
tındaydı. Yeşilçam’ın parlak dönemlerinde yeni bir
sinemayı özleyenler de vardı. Özellikle gençler... Öte
yandan yabancı sinema çok canlıydı. Öyle bir hare-
ketlilik vardı ki Türk Sinematek Derneği’nin çıkar-
dığı Yeni Sinema Dergisi o yıllarda Türkiye’ye hiç it-
hal edilmeyen, ülkemize gelmeyen Avrupa sinema-
sı yeni dalga örneklerini gösteriyordu. Sinemalarda
kolaylıkla Federico Fellini, Luchino Visconti gibi yö-
netmenlerin filmi oynuyordu. Bunlar o yıllara ka-
dar pek görülmemiş şeylerdi. Omüthiş canlılık bana
da büyük bir ivme kazandırdı ve ben de 66 yılımdan
bu yana kendimi sinemanın içinde buldum. Semih
Tuğrul, Tuncay Olkan, Agah Özgüç gibi isimler
benden önce yazan isimlerdi ve bana ışık tuttular.
Bir sinema/dizi veya programın içeriği nasıl olmalıdır? Si-
nema sırf ilgi çeksin diye cinselliği ön plandamı tutması
Sahte ve gereksiz bir biçim-
de uzatılmış, hepsi belli bir
yapaylığın üzerine oturmuş,
oyuncuların fiziklerinden
başka pek bir özelliklerinin
olmadığı dizilerimiz var.
30
1...,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31 33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,...68
Powered by FlippingBook