

değişim- dönüşüm süreçleri…
Birincisinde önümüzde iki
tane ciddi referans var. Bir,
Kuran-ı Kerim’de çok ayrıntısına
girilmese de Hz. Adem
Aleyhisselam’ın iki oğlunu
Allah’a kurban takdim etmeleri.
İkincisi ise Hz. İbrahim’in
Kuran-ı Kerim’deki kayıtlara
göre oğlu İsmail’i, Tevrat’taki
kayıtlara göre oğlu İshak’ı
kurban etme kaydı. Burada
bizi daha çok bağlayan kısmı,
Hz. Peygamber’in bir hadis-i
şerifine binaen Zeyd Bin Erkam,
‘‘Ya Resulullah bu kurban
kesme ibadeti nedir?’ diye
sorduğunda Hz. Peygamberin
‘Atanız İbrahim’den kalma bir
gelenek’ diye cevap vermesi.
Burada İsmail Aleyhisselam’ın
yerine sembolik olarak
bir koçun kefaret olarak
gönderilmiş olmasına dair
kıssa ise Allah’ın merhametini
ve rahmetini gösteriyor. Tüm
bu ibadetleri bir zorunluluk
olmaktan çıkartıp bir rahmetle
görmemiz gerektiğine dair
yeterli bir referans bu bence.”
Sosyolog Mehmet Kara, tam bu
noktada takva konusuna dikkat
çekiyor: “Bir de ‘Kurbanların
etleri ve kanları değil sadece
takvanız Allah katına ulaşır’
ayetinde refere edildiği üzere,
bir kan dökme ya da et yeme
meselesinin dışında toplumsal
faydaya kafa yormaya bizi
zorluyor bu konu. Habil - Kabil
kıssasında Habil, hayvancılıkla
ve göçebe bir yaşam tarzıyla
vakit geçirirken Kabil ise
yerleşik hayata geçip tarımsal
üretimden inşaata kadar şu
anda insanoğlunun pratiği
olan sektörlerde kafa yormuş
ve emek harcamış birisidir.
Mülkiyet tartışmaları ilk burada
görülür... Kabil, mülkiyetin
Allah’a değil, kendisine ait
olduğunu iddia eden bir
anlayış sergiler. Zaten imtihan
da bu noktadadır... Habil ise
göçebelikle ve tevekkülle malul
bir hayat yaşarken, tüm bu
varlığın hepsinin Allah’a ait
olduğunun bilinciyle sahip
olduklarının gerekiyorsa
hepsini paylaşabilecek bir
yüce gönüllülükle kurban
meselesine girişmiştir. Zaten
bana kalırsa kurbanın sosyolojik
ve antropolojik kısmı, modern
iktisatta da refere edildiği üzere
tam da oradan başlatılmalıdır.”
NEFS MESELESİ…
Kurbandan muradın sadece et
yemek ve yedirmek olmadığının
dini anlamı üzerinde duran
Mehmet Kara, konuyu alimlerin
sözleriyle açıklıyor: “Burada
meşhur bir sosyoloğun sorusunu
anmak isterim. Der ki, ‘Senin
İsmail’in kim?’ Şeyhülekber
İbn Arabi Hazretleri diyor
ki, kurbandan kasıt nefsini
kurban etmektir. Mevlana’nın
Mesnevi’sinde nefsin kurban
edilmesi aracılığıyla Allah’la
bir yakınlığın olacağı ayrıntılı
anlatılır. Yine aşk-ı ilahiyle,
aşkı Muhammedi’yle büyük
üstad Fuzuli der ki: ‘Alem
halkı yılda bir kere Kurban
bayramında kurban keserler,
ben ise her an sana kurban
olarak yaşıyorum.’ Yani kendi
nefsini kurban edebilmek
ve kendi nefsini kurban
edebilmenin dışa yansıması
olarak da toplumsal yaşamda
özel mülkiyete abartılı bir
anlam atfetmeden başkalarının
paylarının ve haklarının
olduğunu kabul etmekten
bahsettiğimiz anda sosyolojiye
%MPI F]OPIVMRM ]ØPHE FMV OI^ HI SPWE LEXØVPEQE]Ø
OpQWIQIHIR OØ]QIX FMPMT pSĴEPXQEO PE^ØQ
+}VIFMPHMĴMQM^ OEHEVØ]PE EVXØO ]EFERGØWØ
SPHYĴYQY^ FMV HR]EHE ]EĽØ]SVY^ &YVEHE
MRWERPEVØ WYpPEQEOXER HELE pSO FY K^IPPMOPIVM ]IRMHIR KRHIPMO
]EĽEQØR MpMRHI IXI OIQMĴI FVRHVT ]EĽERØPEFMPMV TVEXMOPIV
LEPMRI H}RĽXVQIQM^ KIVIOM]SV
AĞUSTOS 2019 43