

geliyoruz. Şimdilerde özellikle
kentlerde sınıfsal eksende
ayrışan bir ibadet olarak kendi
nefsini kurban etmek konusuna
zaten hiç kafa yormayan, diğer
taraftan toplumsal bir fayda
olarak da kent yoksullarıyla
ruberu elden ele teması zaten
imkansız kılan bir vekalet
sistemiyle kurbanın anlamı
farklılaşıyor. Alt sınıflarda
ise kentte bir miktar fark
edilme ve ‘Burada ben de
yaşıyorum!’ çığlığı, bir miktar
da Allah’a olan yakınlık
üzerinden sürdürülmekte.
Malumunuz Anadolu’da,
bizim topraklarımızda, kurban
doğudan batıya, kuzeyden
güneye her yerde devasa bir
nezaketle ve muhabbetle yapılan
bir ibadettir. Ve toplumsal
faydası kadar paylaşmayı
özendirmesi, ötekilerin farkına
varılması ve kurbiyetten gelen
köküne uygun olarak Allah’la
yakınlaşma konusunda da
devasa imkanlar açar.”
BAYRAMIN HAKKINI
VERMEK…
Peki ya bayram olgusu?
Günümüzde bayramların
kutlanışı, Kurban Bayramı’nın
toplumda yarattığı heyecan?...
Sosyolog Mehmet Kara, bayram
ve tatil olguları üzerinden
başlıyor çözümlemelere: “Benim
anlayabildiğim kadarıyla,
tatilin insanoğlunun gündelik
yaşamının içinde belli bir
zaman dilimine sıkıştırılmış
ve aşırı anlam yüklenmiş
halinin toplam 200 yıllık falan
bir geçmişi var. İnsanlar bir
miktar popülizmlerle, bir
miktar toplumsal taleplerle,
bir miktar gündelik yaşamın
dayatmalarıyla, bir miktar
sekülerleşme tecrübeleriyle
bayramları artık geleneksel
dünyamızdaki pratikleriyle
değil, özellikle çekirdek hatta
mikroçekirdek ailelerde
abartılı yorgunluklarına
bir çözüm olarak görme
pratikler haline dönüştürmemiz
gerekiyor. Bir de belki de bunu
hayatı bir miktar yavaşlatma
konusunda fırsat olarak
görmek, bana kalırsa başka
güzelliklere de kapı açabilir.
Yani burada çocuklarımıza,
yeni jenerasyonlara çok
fazla abartılı yüklemelerde
bulunmadan bunun hep
birlikte emek verilmesi gereken
bir şey olduğunu hatırlarsak
daha anlamlı bir tecrübe olur.
Nefsimiz ve mülkiyet konusunda
abartılı hırslardan olabildiğince
arınmaya çalışarak, paylaşmayı
çoğaltarak ve paylaşmanın
bizim dışımızdaki hayatları da
güzelleştirebileceğini aklımızda
tutarak bayramın hakkını
verebileceğimizi düşünüyorum.”
eğilimindeler. Bu Türklere özel
bir şey değil. Modern kentlerde
durum bu. Daha orta ölçekli
şehirlerimizde, kasabalarımızda
ve köylerimizde halen biraz
daha yaşıyor gibi gözüküyor.
Halen hepimizin nostaljik bir
özlemle hatırladığımız gibi
o eski bayramların nerede
ve ne zaman olduğunu artık
hiçbirimiz bilmiyoruz. Aile
büyüklerini yılda bir kez de olsa
hatırlamayı küçümsemeden
kıymet bilip çoğaltmak lazım.
Görebildiğimiz kadarıyla
artık yabancısı olduğumuz bir
dünyada yaşıyoruz. Burada
insanları suçlamaktan daha çok,
bu güzellikleri yeniden gündelik
yaşamın içinde ete kemiğe
büründürüp yaşanılabilir
1EPYQYRY^ %REHSPY¸HE FM^MQ
XSTVEOPEVØQØ^HE OYVFER HSĴYHER FEXØ]E
OY^I]HIR KRI]I LIV ]IVHI HIZEWE FMV RI^EOIXPI
ZI QYLEFFIXPI ]ETØPER FMV MFEHIXXMV :I
XSTPYQWEP JE]HEWØ OEHEV TE]PEĽQE]Ø }^IRHMVQIWM }XIOMPIVMR
JEVOØRE ZEVØPQEWØ ZI OYVFM]IXXIR KIPIR O}ORI Y]KYR SPEVEO
%PPEL¸ PE ]EOØRPEĽQE OSRYWYRHE HE HIZEWE MQOERPEV EpEV
ZBĆBN
Yeşilay
44