

İ
nsan ruhunun kadim
yoldaşlarından kaygı duygusu;
tıpkı korku gibi hayatı düzene
koyma ve olabilecek aksilikler
için önlem alma yetilerini de
beraberinde getirdiğinden,
dozunda olduğu vakit faydalı.
Ama ortada ince bir çizgi hatta kör
kuyu var! O eşik aşıldığında, aşırı
kaygının kör kuyusunda kaybolma,
psikolojideki tabirle ‘kaygı
bozukluğu’ sularında boğulma riski
var. Anksiyete bozukluğu diye de
adlandırılan kaygı bozukluğu ise
günümüz insanının yoğun yaşadığı
rahatsızlıklardan biri.
İşte bu konu hakkında ciddi
çalışmaları olan, bir nevi modern
insansın kaygılarıyla kaygılanan
Psikolog Ayhan Altaş, Kaygımı
Tanıyorum adında, bir nevi bu işin
kılavuzu sayılabilecek bir kitap
yazdı. Kaygı bozuklukları ile ilgili
terapi süreçlerini, deneyimlerini,
modern insanın son model
kaygılarını kaleme aldı.
Altaş kaygı kavramanı tanımlayarak
başlıyor söze: “Kaygı, hayatımızda
olması gereken hayati öneme sahip
duygulardandır. Kaygı gerçekte var
olmayan ama var olma ihtimali
olan bir duruma karşı hissedilen
duygudur.”
Peki, kaygının eşik atlayıp
rahatsızlık boyutuna erişmesi nasıl
gerçekleşiyor: “Kaygı bozukluğunda
kaygı çok yoğun bir şekilde ortaya
çıkar. Kaygıyı yok etmeye çalışmak
ise kaygının daha fazla artmasına
neden olur. Böylece kaygı kişinin
Terapi tecrübelerindenyolaçıkarakKaygımı Tanıyorumadlı bir kitapyazanPsikologAyhanAltaş,
“Kaygı bozukluğuönümüzdeki 10yılınenbüyük rahatsızlığı olacak”diyor ve2019model kaygılarımızı
sıralayıpalınacakönlemleri anlatıyor…
Göksan GÖKTAŞ
tüketecek bir şey kalmayınca
da kendimizi tüketmeye
başlıyoruz.”
Günümüz insanının başarılı
olma takıntısının da kaygıyı
artırdığını söylüyor Altaş
ve uyarıyor: “Başarılı olma
düşüncesi bile kişide kaygı
ve baskı oluşturabilir. ‘Ya
işlevselliğini bozar. Depresyona
kadar götürür.”
Altaş’a göre modern insanın
kaygıları artıyor. Bunda
teknolojinin bizim yerimize çok
işi halletmesi, iletişim ve ulaşımın
kolaylaşması; aslında avantaj
gibi görünen boş vakitlerin
çoğalmasının bir tür kendi
zihnimizi kemirme sürecine
dönüşmesi yatıyor: “İnsanların
artık daha fazla boş ve düşünecek
zamanları var. Beyin aktivitesi
ile çalışmak daha ön planda ve
zihnen yoruluyoruz. Önceden
daha çok bedenen yoruluyorduk
ve uyuyunca beden dinleniyordu.
Şimdi ise zihni dinlendirmek
için uyku yeterli gelmiyor. Bu
da kaygıyı besliyor. Her şeyi
çok çabuk tüketiyoruz. Tüketim
toplumu olduğumuz için
SOSYALMEDYAKAYGI
BOZUKLUĞUNUARTTIRDI
Psikolog Ayhan Altaş
yaşam
Yeşilay
52