

kültür
Yeşilay
62
çizilir ve buna göre iğne ve
yüksük yardımıyla dikilir. Eğer
bir yorgancı dükkanını izleme
şansınız olduysa, ustanın ayağını
uzatmış bir vaziyette motifleri
yorgana nakşetmeye hazırlandığı
bu anlara tanıklık etmişsinizdir.
Siparişin tamamlanıp yorganın
sergilenmek üzere vitrine
asılması, ustanın haklı gururunun
da ifadesidir. Bir sipariş daha yüz
akıyla tamamlanmış, el emeği göz
nuru bir yorgan daha yataklarda,
çeyizlerde, sandıklarda yerini
almaya hak kazanmıştır. Hele
bir de sokaktan gelip geçenlerin
gözleri o vitrine sık sık yönelirse,
değmeyelim ustanın keyfine!
Geleneksel yorganlarla ilgili
altını çizmemiz gereken
bir unsur da sağlık dostu
olmaları. Son zamanlarda bu
konudaki tartışmalar daha sık
gündemimize yansır oldu. Koyun
yününün sinyal ve radyasyon
emici özelliğine dikkat çeken
savunmalar, bilgisayar, cep
türkülerde de sık sık karşımıza
çıkıyor. “Ayağını yorganına
göre uzat” sözünü, çoğumuz
hayatımızda en az bir kez
kullanmışızdır. Keza “yorgan
gitti, kavga bitti” sözünü de öyle.
Bir kültür elçisi olan yorganlarda
yaklaşık yüzlerce motifin izini
sürmek mümkün. Buket lale,
yaban gülü, papyon, yelpaze,
söğüt yaprağı, üçlü baklava,
asma lale, fildişi, akasya çiçeği,
bülbül ve gül, üç yapraklı yonca,
üç dikişli kare, tütün yaprağı,
yapraklı menekşe, yelken, tavan
nakışı, sade muz, çerçeveli gül,
göbekli orkide, ayçiçeği, kare
çark, asma, zincir, batırmalı
mekik, top, göçmen kuşlar,
tavus kuşu motifi, serpme
lale ve Karadeniz motifleri
yorgancılıkta kullanılan yaklaşık
200 motiften en çok bilinenleri.
Mitil ise bilinen en eski yorgan
modeli. Günümüzde motif olarak
çoğunlukla tavus kuşu, kelebek,
lale, karanfil, yonca, pervane,
baklava, kare, saraylı, paraşüt,
yıldız; renk olarak da mavi,
kırmızı ve pembe tercih ediliyor.
Her işte olduğu gibi bu meslekte
de maharetleriyle ön plana çıkan
bazı illerimiz var. Gaziantep,
Kilis, Balıkesir yorgancılık
mesleğinde meşhur ustaların
bulunduğu illerimizden birkaçı.
Biraz da yorganın yapılışından
söz edelim: Yorgan dikmeye
başlamak için önce içine
konacak yün ve pamuk, yay ya
da makineyle atılır. Ardından
yorganın Amerikan bezi ya
da mermerşahiden astarı
istenilen ölçülerde torba gibi
dikilir ve yere serilir. Üstüne
içine konacak malzeme oklava
ile serpiştirilerek eşit şekilde
yerleştirilir. Astarın açık kalan
kısmı iki ucundan kıvrılarak
“sırıma” işlemi gerçekleştirilir.
Bu şekilde yorganın dolgu
malzemesi astarın içine
yerleştirilmiş olur. Yorganın
yüzüne, isteğe göre saten, kadife
veya basma kumaş yerleştirilir,
istenilen model kumaşın üstüne
telefonu, modem, televizyon
gibi elektrikli cihazların
yaydığı radyasyondan bizi
yün yorganların koruyacağını
vurguluyorlar. Bu da daha
sağlıklı, daha rahat, derin bir
uyku demek. Bilim bu konuda
ne diyor emin değiliz ama
sanıyorum çoğumuz misafir
gittiğimiz bir evde üzerimize
örtülen geleneksel, yün bir
yorganın altında dünyanın
en tatlı uykusunu çekmenin
hayalini kuruyoruzdur. Tıpkı
Melih Cevdet Anday’ın “Adımı
Bile Unutsam” isimli şu şiirinde
olduğu gibi:
Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup,
Uyusam…
Kalktığımda yatağım hâlâ
lavanta koksa
Kekikli zeytinli bir kahvaltı
hazırlasalar
Nerede olduğumu hatırlamasam
Hatta adımı bile unutsam…
Koyun yününün sinyal ve radyasyon emici
özelliğine dikkat çeken savunmalar, bilgisayar,
cep telefonu, modem, televizyon gibi elektrikli
cihazların yaydığı radyasyondan bizi yün
yorganların koruyacağını vurguluyorlar.